FAALİYET ADI: Allalinhorn Zirve
FAALİYET TARİHİ: 10-12 Ağustos 2018
YÜKSEKLİK : 4027 Metre
KAMP ALANI: Langfluh Dağ Evi (2800 Metre)
ZORLUK DERECESİ: F+
TEHLİKELER: Buzul Çatlakları
EKİP: Yunus Şeker , Bilal Kalyoncu (BÜDAK)
KULLANILAN MALZEMELER: Kask, Krampon, Kazma
Uzun süredir Lüksemburg’da Alpler’e nispeten yakın olduğum gerçeğiyle yanıp tutuşurken, geçtiğimiz ay yaptığım Via Alpina 13Etap Trekking’inde gördüğüm manzaralar beni çok etkilemişti. Ancak trekkingde küçük bir etabını trans geçtiğim Bern Alp’leri ve dibinden görme fırsatı bulduğum Eiger Kuzey Duvarı’nın bir şeyleri ateşlemesiyle şartlar ne olursa olsun dağcılık faaliyeti için buraları en kısa sürede ziyaret etmem gerektiğini anlamıştım. Üstelik de son bir kaç aydır, eksik olan kişisel dağcılık malzemelerimi büyük ölçüde tamamlamıştım. Son olarak kazma ve 50 metrelik bir ipi de satın alarak temel eksikliklerimi gidermiş oldum. Bu sırada ara ara konuştuğumuz Büdak’ın İsviçre Temsilcisi Bilal (Nam-ı Diğer : Kaptan)’ın 10 Ağustos Hafta sonu uygun olduğunu duyar duymaz işten 1 hafta izin aldım ve bulduğum ilk biletle Basel treninindeki yerimi aldım.
Lüksemburg’da sık sık koşuyor, çok nadir de olsa tırmanış salonuna gidiyordum ve kondisyon olarak bir sıkıntı yaşamayacağımı düşünüyordum. Ancak bunun yanında hayatımda ilk defa Temmuz ayında yaptığım yürüyüşte gördüğüm devasa buzullar ve çatlaklar, ülkemizde doğru düzgün bir buzul olmaması ve pratik Buzul Eğitimimizin eksik olması nedeniyle şüphelerim vardı. Üstelik de Bilal sadece haftasonu için uygundu, sonrasında ne yaparsam yalnız yapacaktım ve kafamda çok da net bir plan yoktu. Ancak teorik kitaplardan ve YouTube videolarından Buzul’la ilgili kişisel çalışmalarımı yapıp, kervan yolda düzülür mantığıyla Cuma günü işten 4 gibi çıkıp Gar’dan Metz’e giden trene atladım. Ardından Strasbourg üzerinden akşam 10:30 gibi Basel’e vardım.
Gece Bilal’le bol bol hasret giderdik. Bu sırada biraz özlemin, biraz da hava durumunun etkisiyle Mönch Dağı’ndan vazgeçtik ve seçeneklere bakarken Bilal Allalinhorn tavsiyesiyle geldi. Üstelik de tahminlerimize göre Mönch kadar popüler değildi, ve sonrasında planladığım Chamonix’ye gidiş için bana daha uygundu. Ayrıca bu planla 3.000 metre civarında uyuyacaktık ve bir akşam yüksekte yatmanın ve sonrasında 4000’e tırmanmanın bana Mont Blanc için yeterli olacağını düşündüm!!! Üstelik de erken kalkmak zorunda değildik, ki bilirsiniz her şey değişir, ama bir Büdak üyesi keyfinden vazgeçmez.
Ertesi gün 10 gibi kalkıp hazırlanıp Basel Garı’ndan trene atladık ve her zamanki eğlenceli tren yolculuklarından biriyle Visp’e oradan da otobüsle Saas-Fee’ye vardık. Saas-Fee dağın dibindeki kasaba, ve Matterhorn’un bulunduğu Zermatt vadisine paralel bir vadinin sonunda bulunuyor. Alışveriş’in ardından teleferik’e bindik ve Teleferik bizi kalacağımız Langfluh Dağ Evi’ne kadar çıkardı. Alpler’deki bu konfor ve teknolojiyle ilgili görüşlerimi sonra açıklayacağım, ancak katıring yapamamak ilginç bir şekilde insanı üzüyor. Vakitlice geldiğimiz dağ evinde manzaranın tadını Dağ evinden devasa buzul ve Allalinhorn Zirve’nin görünümü çıkarıp akşam yemeğine kadar bol bol goygoyladık. 2800 metrede böyle bir konfor insanı çok şaşırtıyor.
Akşam 8 civarı herkes yataklara çekildi. Ben de bu sırada dağlardaki zamanımın normalde büyük kısmını birlikte geçirdiğim Arca’yı ve sonrasında Tezcan’ı arayarak onları da bir nevi bu çıkışa katmış oldum. Yatmaya gittiğimde ben 12’den önce mümkün değil uyuyamam diyen Kaptan’ın mışıldamaları içinde saati 04.00’e kurdum.
Ertesi sabah kalkıp son hazırlıkları yaptık ve kahvaltıya indik. Nerde o tulumdan çıkmak istemediğin donmuş kıytırık Sarelle’li kahvaltılar.. Saat 05.20 civarı hazırdık ve yürüyüşe başladık. Rota aslında oldukça bariz, zaten zirveyi sürekli karşınızda görüyorsunuz. Ancak üstünde yürüdüğünüz buzul ve çatlaklar, insana muhteşem bir adrenalin salgılatıyor.Yine de havanın güzel olması ve yerde taze kar olmaması nedeniyle Bilal ile şimdilik ipe girmemeye karar verdik. Burada şunu belirtmeliyim ki biz faaliyet sonuna kadar ipe girmedik ve zirve yapan onlarca grup içinde ipe girmeyen tek ekiptik. Buralardaki güvenlik anlayışı çok yüksek, ekipler mutlaka ip birliğinde yürüyor. Haklılar da, ama Türk Dağcılık ekolünde biz alışkın olmadığımızdan, riskleri de hesaplayarak ipsiz çıkılabileceğini düşündük.
Sonuç olarak zaman zaman hafif, zaman zaman dikleşen eğimde buzuldan yürüdük ve saat 07.40’ta asıl yola bağlandık. Asıl yola bağlandık derken? Diye düşünebilirsiniz. Evet, yanlış dağ evinde kalmışız. Gruplar asıl dağın diğer tarafındaki dağ evinde (Brittania) kalıyor ve oradan rota çok daha kısa. Biz de Bilal’le herhalde bu rotanın bu “varyant’ını” bu sene yapan tek ekibiz diye gereksiz böbürlenip gaza gelerek konfordan unuttuğumuz amelasyon görevimizi böylece yapmış olduk.
Asıl rotadan sonra artık zirve buzulu gibi düşünebilirsiniz, döne döne eğim çıkıyorsunuz. Malum bizim Aladağlarımız 3800’i geçmediği için son 300 metre civarı nefesiniz biraz kesiliyor. Vücut ufak bi afallıyor, ama ciddi bir şey değil. Çok kesilrse kafanızı çeviriyorsunuz, arkanızda tüm muhteşemliğiyle Matterhorn! Tabi ki arada bergschrundler vs var, onlar da ufak heyecanlar., yanda bir resmi mevcut. Ama çok fazla ekip olduğu için bastığınız yerin çatlak olmadığı gerçeğiyle (umuduyla) hareket edebiliyorsunuz.
Döne done yükselirken, nedense biz Bilal’le yine bir heyecan yaşamak isteğiyle belki, boşluk hisli bir kar sırtına çıktık. Meğerse diğer taraftan daha rahat bir çıkışı varmış. Rahat gidilen ama sağı solu uçurum bir sırt, manzarası ise efsane. Gerçi o da olmasa sıkı bir irtifa ve buzul yürüyüşü içeren biraz sıkıcı olabilecek bir klasik zirveye dönüşürdü zaten.
Saat 09.30’da kendimizi zirvede bulduk. Tabi ki klasikleşen zirve yemeği ve çay sefasıyla , acelemizin de olmamasının etkisiyle (ne zaman oldu ki?) 10.35’e kadar zirvede kaldık. Hem ben Akşam yemeğinde tatlı bile veriyorlar, AMA BİR EMMİ PUDİNGİ DEĞİL nedense kendimi 4000 metrede ne kadar vakit geçirsem Mont Blanc benim için o kadar kolay olur diye ikna etmiştim. Bir şeylerin o kadar da kolay olmayacağını son 300 metrede anlamıştım, ama yaşamadan bilinmiyor işte. Neyse sonrası bitmek tükenmek bilmeyen dönüş ve gündüz olmasının etkisiyle daha net görülen ve daha çok dehşet veren buzul çatlakları! İp mi, olur mu ya ne gerek var? 13.00 civarı dağ evindeydik, ayakkabıyı çıkar terlik giy elini yüzünü yıka derken saat 3.30 olmuş, teleferikte aşağıya inmeye başlamıştık. Bu sırada Pazartesi, Salı, Perşembe ve Cuma Mont Blanc’da hava durumu berbat gösteriyordu. Kara kara düşünerek, zirve yapmanın mutluluğu ve teleferiğin manzarasıyla devasa buzulu inceliye inceliye kasabaya indik. Koşturmacayla Visp’e giden otobüsü 2 dakikayla kaçırdık, zaten yorgun vücut bir dayak da öyle yemiş oldu. Neyse ki yarım saat sonra bir otobüs daha var, yol boyu uyuklayarak 45 dakika içinde Visp’e vardık. Sonrasında Bilal ertesi gün işe gideceği için Basel’e gidecek trene atladı, duygusal bir vedalaşmanın ardından ben de beni Martigny’e götürecek treni beklemeye başladım.
Bilal Kaptan yıllardır formundan hiç bir şey kaybetmemiş. En son yıllar önce birlikte bir Demirkazık faaliyeti yapmıştık, orada olan Emmi ve Mehmet Sağçolak’ı da anmamız şart. Hatta yol boyu buralara Emmi’yle gelmek lazım goygoyumuz sürdü. Tekrar buluşmak sözüyle ayrıldık, ben buralarda olduğum sürece de sık sık Büdak buluşması yapacağımız aşikar.
Yunus Şeker
0 yorum