Katılımcılar: Kayacan Vesek, Hakan Ak, Oktay Özel, Erdem Aydın, Ekrem BAL, Yusuf Akçakaya, Alperen Bırçak, Ömer Pural, Bahadır Pamuk, Mustafa Akar, Emre Gökgöz, Barış Başmak, Talha Aluç, Tamer Beyazoğlu
Kamp Yeri: Sokullupınar
28 Ekim Çarşamba günü saat 21.00’da otobüs güney kapıdan Niğde Aladağlara doğru yola çıktı. Koronavirüs Pandemisi sebebiyle otobüste maske çıkartmama ve vampir oynamama kararı alınmıştı. Uzun bir otobüs yolculuğunun ardından 29 Ekim sabahı saat 10.50’de dağ evine ulaşmıştık. Kısa bir üst değiştirmenin ardından Sokulupınar’a doğru yola çıktık. Yorucu bir yürüyüşün ardından saat 13.00’de Sokulupınar’a varmıştık. İki buçuk saatlik çadır kurma ve dinlenmenin ardından trekking için yola çıkıldı. Saat 16.30’da trekkingi sonlandırmaya ve geri dönmeye karar verdik. Bir buçuk saatlik geri dönüşün ardından saat 18.00’da herkes kamp alanındaydı. Yemekler yendikten sonra hangi zirvelerin yapılacağı ve kimlerin hangi zirvelere gideceği hakkında kısa bir toplantı yapıldı.
BOZKAYA ZİRVESİ
Ekip: Kayacan Vesek, Hakan Ak, Oktay Özel, Erdem Aydın, Ekrem BAL, Yusuf, Alperen Bırçak
Bozkaya’da zirve yapmak isteyenlerin 30 Ekim saat 4.00’de yola çıkması gerekiyordu. Herkes kasklarını takmış, 2 tane telsiz ekibin en ilerisindeki ve en gerisinde olacak şekilde dağıtılmıştı. Saat 4.00’da herkes kafa lambasını takmış bir şekilde yola çıkmıştı. 1. Narpuzu geçmemizin ardından, 15 dakikalık bir mola verdik. Ekipte fazla kalın giyinip üşütenler olduğu için bu mola iyi gelmişti. 2. Narpuz’a girmeden sağdaki vadiden yukarı doğru çıkmaya devam ettik. Vadi bitiminde ilk uzun molamızı verip, enerji depolamaya başladık. Molanın ardından, sola doğru sırt hattından zirveye doğru yolumuza devam ettik. Uzun ve karanlık bir yolculuğun ardından saat 6.50 civarlarında güneş açmış ve herkesi rahatlatmıştı. Güneşin ardından zirveye doğru sırttan çok da uzaklaşmadan çıkmaya devam ettik. Saat 10.30’da herkes zirvesini tamamlayıp muradına ermişti. Zirvedeyken diğer gruplarla iletişime geçmeye çalıştık, fakat telsizler çekmiyordu, zirvenin de çok esmesini hesaba katarak zirvede çok mola vermeyip inmeye başladık. Zirve sonrası bol molalı geri dönüş yolu sonrasında ise saat 18.00’da geri kamp alanına dönülmüştü.
Ekrem Bal
BDK DENEMESİ
(Katılımcılar: Ömer Pural, Bahadır Pamuk)
Kampa gelirken ilk gün Emler Batı Sırtı düşünsem de tek başıma gitmek istemediğim için Bahadır’la BDK Kızılçarşak’tan klasik rota (Külah) denemeye karar verdik. Açıkçası hiç BDK aklımızda yoktu ve saat 22:15 gibi bu kararı verdik. Geç karar versek de kendimize güveniyorduk. (Ben Doğu çarşağından çıkmıştım, Bahadır da Kızılçarşak’tan rotayı birkaç kere denemişti.)
Hazırlıklarımızı tamamlayıp saat 23:00 gibi tulumlara girdik. Yaklaşık 2 saat sonra gece 1:15 gibi uyandık. Kahvaltılık geceden hazırladığımız lavaşları yedikten ve son hazırlıkları yaptıktan sonra 2:15’te yola çıktık. Uykusuz olsak da hızlı ilerliyorduk. Saat 3:15’te İkinci Narpuz kapıda mola verdik. 15 dakika dinlendikten ve su içtikten sonra 3:30’da yolumuza devam ettik. Etraf hala çok karanlıktı. Biraz yolu bulmakta güçlük çeksek de (GPS’imiz yoktu) Bahadır önceden İkinci Narpuz’u geçtiği için onun sayesinde güçlük çekmeden ilerledik. Etraf hala çok karanlıktı. Kızılçarşak’ın nerede olduğu konusunda yine ikilemde kaldık ama Bahadır’ın yine mükemmel becerileriyle yanlış yöne gitmeden ilerledik. Kızılçarşak’ın girişine saat 5:25’te ulaştık. Hala güneş açmamıştı ve insanı aptallaştıracak kadar aşırı rüzgâr vardı. Mola vermeye karar verdik. Rüzgârdan korunmak için çantalardan ve taşlardan kendimize set yapmaya çalıştık. Burada yine bir şeyler atıştırıp ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra yola koyulduk. Etraf hala karanlıktı. Açıkçası güneş açana kadar beklemeyi düşünüyorduk ama çok üşüdük. Saat 6:05’te girdikten yaklaşık 45 dakika sonra güneş açmaya başladı. Çarşağı küçük su molalarıyla saat 7:50 gibi bitirdik ve Kızılçarşak ile Doğu çarşağının birleştiği bivak alanında molamızı verdik. Rüzgâr sırtta öncekinden daha fazla esiyordu. (Hayatımda bu kadar esen bir rüzgarla nadir karşılaşmışımdır.) Toplam 1 şişeden az suyumuz kalmıştı. Devam edip etmeyeceğimiz konusunda konuştuktan sonra devam etmeye duruma göre dönüş yapmaya karar verdik. Saat 8:40 gibi yola çıktık. 3400’lerde ben botlarımın 4/4 taban olmasından dolayı el tutuşu olmayan bir yerde hareketsiz kaldım birkaç dakika. Orayı da sorunsuz geçtik ama çok demoralize olmuştum ve sırtta da rüzgârın devam etme riski vardı. Korkmuştum açıkçası. Sonrasında mola verip ne yapacağımızı konuştuk ve dönmeye karar verdik. Zamanımız bol olduğundan biraz daha takılıp saat 10:30’da dönüşe geçtik. Dönüşümüz çok hızlı oldu çıkışımıza göre. Suyumuz bittiği ve yiyeceğimiz az olduğu için Kızılçarşak’ı indikten sonra Sematepe ekibini bekledik. Onlar da zirvenin yaklaşık 400m altından geri dönme kararı almışlardı zaman sıkıntısından dolayı. Onlar da gelince su içip bir şeyler yiyip biraz sohbet ettikten sonra hep birlikte dönüşe geçtik ve farklı zamanlarda varsak da akşamüstü kampa vardık.
Bu sefer zirveyi yapamasak da birçok ders çıkardık. Bize kişi başı iki şişe su yetmedi. Sokullupınar’dan uzak olduğu için zirve Birinci Narpuz’un sonuna birer şişe daha bırakabilirdik önceki gün. Ayrıca önceden planı sağlam yapıp iyi bir uykuyla zirve yoluna çıkmak gerekiyor. Zirveyi yapamasak da her şeye rağmen çok güzel ve öğretici bir faaliyet oldu benim için. Zirve yolunda desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Bahadır’a güzel partnerliğinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Ömer Pural
SOKULLUINAR-SEMATEPE ZİRVE DENEMESİ
Katılımcılar: Mustafa Akar, Emre Gökgöz, Barış Başmak, Talha Aluç, Tamer Beyazoğlu
Sabah 3:15 gibi uyanıp 3:45 sularında yola çıktık. İlk etapta yola çıkma zamanına karar verirken zorlandık ve bu yüzden daha önce sokullupınardan Sematepe denemesi yapılan raporları okuduk. Bu raporda rota üzerinde hafif kardan ötürü kayganlık olduğu için geri dönmüşleri fakat bizim için yol göstereceği kısım zaten yola çıkış zamanı olduğundan yeterli bilgiyi sağladı. Zaten bunun öncesinde Tunç Fındık’ın aladağlar kitabından denemeyi yapacağımız rotayı birçok kez incelemiş ve wikiloc üzerinden de rota girişine kadar olan yaklaşımımızı aşağı yukarı tamamlamıştık. Bunun dışında bizim deneyeceğimiz rotayı daha önce tamamlamış bir grubun rotasını da telefonlarımıza indirmiştik.
Yanımıza ip inişi malzemeleri harici bir teknik malzeme almadan yola çıktık. Amacımız güneş doğarken Sematepe rota girişine gelmiş olmaktı. Fakat ilerledikçe bunun mümkün olmadığını anlayacaktık. Yaklaşık 5 gibi Narpuz 1’in girişindeki ilk molamızı bitirmiş ve Narpuz 2’ye girmiştik. Grubumuzda daha önce burayı geçmiş olan yoktu ve bu yüzden karanlıkta yolumuzu bulmak aşırı zorlamasa da bir tık sancılı bir süreçti. Grubumuzun 5 kişi olmasından ötürü taş düşen yerlerde bir hayli beklemek durumunda kaldık. Ana rotadan saparak bir şekilde Narpuz 2’deki tırmanış etabını bitirdiğimizde hava artık aydınlanmaya başlamıştı ve hepimiz acele etmemiz gerektiğinin farkına varmıştık fakat yapabileceğimiz çok bir şey de yoktu. Büyük Demizkazık silsilesini solumuza alarak Sematepe’ye doğru ilerlemeye devam ettik.

(1)
Bu aşamada(1) yol bulma veya taş düşmesi gibi risklerle karşılaşmadık ve hızlı bir şekilde ilerlemeye özen göstererek yolumuza devam ettik. Kızılçarşak’ın girişinin önüne geldiğimizde Sematepe’yi artık güzel bir şekilde önümüzde görebiliyorduk ve Tümsek Tepe’yı ayırt edebiliyorduk. Saat 8 buçuğa geliyordu bu sıralarda. Tunç Fındık’ın kitabında geçen rotaya nereden bağlanacağımız üzerine biraz tartıştıktan sonra solundan geçip rotaya artık girmiştik. Bu etapta dik bir çarşakla karşılaştık ve bu da biraz süre kaybına uğramamıza sebep olmuştu çünkü artık yorgunluk da baş göstermeye başladı. Wikiloc’daki rotayı ve yer şekillerini de takip ederek tırmanış kısmına gelmiş bulunduk. Buranın girişinde bir mola verdik ve başımıza talihsiz bir olay geldi. Tırmanmamız gereken yarık genel olarak kolay bir etap olarak görünüyordu fakat taş yapısı hepimizin gözünü korkutmuştu zira çok fazla çürük kaya vardı. Bu yüzden Narpuz2’de uyguladığımız yöntemi uygulayıp arada hayli boşluk bırakarak tırmanmaya başladık.
Tamer önden ilerliyordu ve taş düşerken de bağırıyordu ve buna göre kendimizi ayarlıyorduk fakat buna rağmen kafa büyüklüğünde düşen bir kaya parçası Barış’ın kalçasına çarptı. Bu sırada, öncesinde mola verdiğimiz ve Tamer’den sonra bizim de rotaya girmemiz için belli bir miktar beklememiz gerektiği için Barış’ın çantası sırtında değildi. Çok şanslı bir şekilde Barış’a herhangi bir zarar gelmedi ve ilerlemeye devam ettik. Biz bu noktadayken Bozkaya grubu zirvesini tamamlamıştı ve telsizden seslerini duyabiliyorduk. Aynı zamanda ara sıra Büyük Demirkazık deneyen grubun da seslerini duyabiliyorduk.

(2)
Yola devam ettik ve taş düşmesi riskinden ötürü aralıklı ve bekleyerek tırmanıyorduk.(2) Bu bize hayli zaman kaybettirmeye devam ediyordu ve bunun farkındaydık fakat bunu engellemek için yapabileceğimiz bir şey yoktu. Okuduğumuz raporlarda da sürekli kar olduğu için bu şekilde bir olaydan bahsedilmemişti. Bu kadar yoğun taş düşeceğini bilseydik kesinlikle kişi sayımız çok daha az olurdu. Bu rotayı kar yokken tırmanmak isteyen herhangi bir grubun kişi sayısının üçün üzerine çıkmaması gerektiğini zor yoldan anlamış olduk fakat artık çok geçti. Wikiloc’daki rotayı mümkün olduğunca takip etmeye çalışarak ve genel olarak yarıkları takip ederek ilerlemeye çalışıyorduk.
Aralıklı slabimsi ve yarığımsı yerlerde kolay tırmanışlarla ilerliyorduk fakat en büyük sorunumuz olan zaman sorununu tekrar fark ettik. Bu aşamada saat 11’e yaklaşmıştı ve en az 300 metre irtifa kazanmamız gerekiyordu. Çürüklü kayada hoş olmayan bir yan geçiş sonrası devam edip muhtemelen rahat olan ve bizim Kızılçarşak önlerinden gördüğümüz slablere ulaşmamıza çok az kalmıştı fakat bu aşamada(3) geri dönüş kararı aldık. Çünkü inerken kaybedeceğimiz zaman, çıkarken kaybettiğimiz zamandan daha az olmayacaktı. Aynı taşların aynı şekilde bize zarar verme tehlikesi bu durumda da vardı.

(3)
Aslında zirveyi yaptıktan sonra arkadan dolaşıp Çelikbuyduran tarafından nispeten rahat bir yoldan dönmeyi (teorik olarak) deneyebilirdik ve buralarda karanlığa kalmamızın tehlikeli olmadığını düşündük fakat daha önce aramızdan Yedigöl ve Çelikbuyduran tarafına gitmiş olan da yoktu. Burada herhangi bir şekilde kaybolma riskini almanın mantıksız olduğunda hemfikir olduktan sonra geri dönüş yoluna geçtik.

(4)
Geri dönüş sırasında Demirkazık deneyen grupla(Ömer Pural ve Bahadır Pamuk) iletişime geçtik ve sularının bittiğini ve Kızılçarşak’ı indiklerini öğrendik. Bu aşamada mümkün olan en hızlı şekilde (nereden geldiğimizi önemsemeden) inmeye başladık. Evet, çıktığımızdan farklı bir yoldan inmiştik fakat burada Tümsek Tepe’den uzaklaştıkça fark ettik ki Aladağlar kitabında yer alan rotayı (4)takip etmek için Kızılçarşak önlerinden Tümsek Tepe’nin soluna geçip sonrasında üstüne çıkmak(5[SOLDA KALAN ÇİZGİ KİTAPTAKİ ROTA]) bize zaman kaybettirmiş. Direkt sağ tarafından ilerlesek (6[SOLDA KALAN ÇİZGİ KİTAPTAKİ ROTA])de aynı yere çıkabilirmişiz. Hem de daha kısa zamanda. Fakat bu aşamada yapacak bir şey kalmamıştı.

(5)

(6)
Taş düşmesi ve karanlıkta rota kaybetmemiz sonucu zirveyi yapamadan dönmek zorunda kaldık fakat Sematepe’deki tırmanış etaplarından ekip olarak son derece zevk aldık. Son olarak tekrarlamak isterim ki iyi hava şartlarında bu rotayı denemek isteyen grubun taş düşmesine bağlı bekleme süresini iyi planlaması ve dolayısıyla gruptaki insan sayısını minimumda tutması gerekiyor.
Mustafa Akar
3. Gün:
Herkesin önceki günden yorgun olması sebebiyle toplu bir şekilde trekking yapılmaya karar verilmişti. 31 Ekim saat 10.00’da trekking için yola çıkan ekip, sokulupınar kamp alanının yakınındaki traktör yolundan yukarı doğru trekkinge başlamıştı, yaklaşık 3 saatlik bir yürüyüşün ardından teke pınarı kapısına ulaşmıştık. Tekepınarı kapısında dinlenmemizin ardından, kulübün eskilerinden Arca ve Yunus ile karşılaştık. Orada verdiğimiz toplu karar sonucu saat 13.30’da daha ileri gitmemeye, geri dönmeye karar vermiştik. Dönüş yolunda yalak başında çekildiğimiz fotoğraf hepimizie güzel bir anı oldu. Saat 16.40’da kamp alanına dönmüştük.
Ekrem Bal
0 yorum