Ön bilgi: Bu yıl (2023) kış kampını maalesef tamamlayamadık. 3 kez denedik, ama her seferinde sorunlar çıktı. Ama yine de genel organizasyon ve süreci de anlatan bir rapor yazmanın faydalı olacağını düşündük. Süreç şu şekilde:

Kış kampı girişimi 1:

Bu sene kış kampı için çok hevesliydik. Kulüpte birkaç yıldır yapılmayan bir şey yapıp, kış kampına Uludağ yerine Aladağlara gitmek istiyorduk. Ayrıca kış zirvesi planlarımız vardı. Araştırmalar yapılmıştı, eski raporlar okunmuştu, çok güzel bi kış kampı olacaktı. Haftalar öncesinden 14 Ocak olarak düşündüğümüz kamp öncesinde sık sık hava durumuna bakıyorduk. Önceki sene soğuk ve fırtınadan dolayı bir kez ertelemiş olduğumuz için, havanın biraz sıcak olmasını umuyorduk. Hava durumuna dair aldığımız ilk veriler gayet iyi gösteriyordu. Sevinmiştik, mis gibi bir kış kampı bizi bekliyordu. Sonraki günler hava durumunu kontrol etmeye devam ettik, sonra bir baktık ki hava artık fazla güzel. Artık bir kış kampı sınırlarının dışına çıkıyor, fazla sıcak. Kar durumu hakkında da korkmaya başladık. Ulvi abiyle görüşüp kar hakkında en güncel bilgileri ve fotoğrafları aldık. Sonuç üzücüydü, çok az kar vardı. 10-15 cm kar derinliği vardı, kramponumuzun dişinin kovuğunu doldurmazdı. Kazma krampon eğitimi veremezdik. Gerçi illa ki bi yerlerde birikmiş bi kar bulup orada halledilebilirdi. Bu ihtimali de konuştuk ama kış kampını kış kampı yapan şey, sadece kazma krampon eğitimi değil, gerçekten kış şartları olmasıdır diye düşündük.

Başka dağa gidelim dedik, ama diğer dağlarda da yeterli kar yoktu. Araştırmalarımız sonucunda öğrendik ki sadece Erciyes’teki karın yeterli olma ihtimali var, ama o da kesin değil. Oradaki Kayserili görevli “evet Türkiye’de hiçbir yerde kar yok ama bizim karımız var” gibi garip cümleler kuruyor ve güven vermiyordu. Fark ettik ki oradaki karın da büyük kısmı pistlerdeki yapay karmış aslında. Zaten kış kampına gidecek ekipte daha önce Erciyes’e gitmiş olan biri de yoktu, o yüzden Erciyes konusunda biraz da hevessizdik. Aladağlar istiyorduk. Uzun bir değerlendirmeden sonra kış kampını birkaç hafta sonraya, yarıyıl tatili dönüşüne ertelemeye karar verdik. Birkaç hafta sonra Aladağlara da kar yağmış olurdu, o zaman orada yapardık artık. Böylelikle o biraz üzücü ertelenme mesajını gruba yazdık.

Kış kampı girişimi 2:

Okullar 13 Şubat Pazartesi açılacaktı, 10-12 Şubat arası misler gibi bir Aladağlar kış kampı yapacaktık. Hava durumu süperdi, bu kez kar durumu da süperdi. Duyuruyu yapıştırdık, 2. Kez başvuruları topladık ve çadır gruplarını belirledik. Bu kez başka dağ falan da düşünmedik, Aladağlar kesindi. Sonrasını tahmin etmişsinizdir, kamptan birkaç gün önce, 6 Şubat 2023’te malum deprem haberini aldık. Kıyamet kopmuştu. Kış kampı yine iptaldi doğal olarak. Ramazan ikinci kez iptal mesajını yazdı.

Kış kampı girişimi 3:

Depremin üstünden 1 aydan fazla geçmişti. Tüm YK gerçekten yorgun ve hevessizdi. Deprem bölgesine yardıma gidip orada uzun süre kalan da vardı, arama kurtarmaya katılıp enkazda elini çatlatan da vardı, 1 ay önce arkadaşını kaybeden de… Artık kış kampına pek kimse gelmek istemiyordu. Ama bir yandan da kulübün devamı için bu kampı bi şekilde yapmamız gerekiyordu. Zaten Türkiye’de pek kar kalmamıştı ve ilerleyen haftalarda tamamen bitebilirdi. Bu sene kış kampı yapmak için belki de son şansımızdı. Bu noktada ben biraz ısrarcı oldum. İnsanları gazlamaya, motive etmeye çalıştım. YK’daki herkesle bire bir konuştum, herkesin mazeretlerini dinledim. İnsanların haklı mazeretleri de vardı. Gezi sorumlumuz Ramazan’ın da salması üzerine yeni gezi sorumlusu ben oldum. Sonunda birkaç kişi daha gelmeyi kabul edince tamam biz bunu yaparız dedik.

Tabi yine bazı sorunlarımız vardı, ülkede çoğu yerde kar erimişti. Havalar uzun süredir sıcaktı. Aladağlara bizden bir hafta önce giden YTÜDAK ekibi, eğitimlerini zar zor verebilmişti. Fotoğraflarında tişört giyen insanlar vardı. Bu hafta daha da fazla eriyecekti, artık eğitim imkansızlaşacaktı. Yine dağ arayışına koyulduk. Aladağlar, Ilgaz, Kartalkaya, Erciyes hepsini düşündük. Yok oğlu yok. Sadece Uludağ var.

Uludağ’da kar var tamam, ama o da çok rüzgarlı gösteriyordu. Ayrıca bazı sitelerde yağmur da gösteriyordu. Bazı sitelerde hiç yağış göstermiyordu ama ona da çok güvenmiyorduk. Hava durumundan anlayanlarla konuştuk bayağı, eskilere sorduk vs. bolca değerlendirmeden sonra en son şuna karar verdik: Bu sene kış kampı yapabilmek için bu zaten muhtemelen son şansımız, oraya gidelim, hava durumu çok kötü olursa geri döneriz artık.

Bürokratik problemler:

Uludağ’a girmek hep sorunlu olmuştur. Hep bi “acaba jandarma bizi geri çevirir mi” korkusu vardır. Bu sene bu korkuyu iliklerime kadar hissettim. Çünkü bu sene kulislerde “artık kuralları uygulatıyorlar” dedikodusu çok döndü. Bir söylentiye göre orada dağcılık faaliyeti yapabilmek için herkesin ferdi lisansı olması, ayrıca 1 kişide antrenör lisansı olması gerekiyormuş. Ama bu bizim o an halledebileceğimiz bir şey değildi. Kampa az kalmıştı, herkese ferdi lisans aldırmak da asla yetişmezdi, antrenör lisanslı birini bulmak da.

Biraz daha sorduk soruşturduk. Yakın zamanda gitmiş birileri, Bursa Gençlik Spor müdürlüğünden en geç 2-3 gün önceden izin almamız gerektiğini söyledi. Hatta oraya gidip bu izin olmadığı için geri çevrilenler de varmış gerçekten. (Dedikodu değil, bu kez gerçekten tanıdıklar var.) Gerçi birkaç kişilik bir ekiplermiş, jandarmanın bizim gibi 27 kişilik bi grubu geri çevirme ihtimalini daha düşük görüyorduk ama belli de olmazdı. Her neyse, bu izni almak için Bursa Gençlik Sporla mailleştim biraz. Bi form varmış onu doldurdum gönderdim falan ama kadın kabul etmedi onu. Whatsapp’tan yazdı bana, herkesin ferdi lisans numarasını girmemişim, böyle kabul ettiremezmiş. Kampa kalmış 2 gün, herkese ferdi lisans falan asla yetişmez dedim. Neyse sonunda bi şekilde hallettik, kadınla anlaştık ama o gün mesai bitti, sonraki güne kaldı. Kadın şöyle bir şey dedi: “jandarmaya isminizin önceden gitmesi lazım, biraz geç kalmışsınız yetişir mi bilmiyorum.” Sonrasında Gençlik Spor’dan resmi bir mail gelmedi. Jandarmaya da bir şey gitti mi bilmiyorum. Elimizde rektörlükten aldığımız izin belgesi vardı. Önceki sene jandarma bunu kabul etmişti, artık yine kabul eder inşallah diyerek yola çıkacaktık.

Gezi günü:

10 Mart Cuma akşam 23.00’da yola çıktık. Saat 3 gibi Uludağ Milli Park girişine geldik. Ben heyecanla bütün belgelerimi toparladım, jandarmayla yapacağım konuşmayı hazırlıyordum. İzin vermeyecek gibi olursa türlü belgelerle ve alengirli cümlelerle jandarmanın kafasını karıştıracaktım ve geçecektik, plan buydu. Gergin bir şekilde güvenliğe yaklaştık. İyice yaklaştık. Güvenliğe geldik otobüsle. Heyecan dorukta…

Bi baktık dümdüz geçtik… Hiçbir şey olmadı. Jandarma falan yoktu.

Oteller bölgesine geldik. Bi otelin önüne çektik otobüsü. Erkekler arabada, kızlar da otelde üstünü değiştirdi. Hazırlandık ama deli gibi rüzgar esiyordu ve feci bi yağmur yağıyordu. Otelin içinde biraz bekledik. Faaliyeti bu havada yapabilir miyiz diye konuştuk. Volframa bi şekilde varsak bile, oraya da yağmur yağmış olabilirdi. Eğer öyle olursa kar duvarını ıslak karla öremezdik. Ayrıca çok da rüzgarlı olacaktı. Eğitim vermek bi yana, çadırda beklemek bile sıkıntılı olabilirdi. Artık muhtemelen gezi iptaldi. Bu havada hiçbir şey yapılmazdı.

“Madem geri döneceğiz…”

Muhammet orada çılgın bir fikir attı, dedi ki “Gelmek isteyenlerle 2 dakika yürüyelim şu tarafa doğru. En azından kış dağcılığının zorlu şartlarını tatsın isteyenler.” Gezinin de iptal olacağını düşünerek 10 dk yürüdük, boş yere ıslanıp üşüyüp otobüse geri döndük. (ulan Muhammet). Su geçirmez sandığımız her şey su geçirmişti. Otobüste kurumaya ve beklemeye başladık.1

1 saat kadar yağmurun dinmesini bekledik. Üstümüz kurudu. Yağmur da dindi ama rüzgar devam ediyordu. Volfram’a çıkamayacağız, o zaman şu ilerideki yamaçta kazma krampon eğitimi verelim dedik. Pistin yanında bi yamaç seçtik, insanları 3’er 4’er götürüp eğitim vermeye başladık, ama başladıktan kısa süre sonra bunun pek de verimli olmadığını anladık. Tekrar toplanıp şöyle bi karar verdik: Kazma krampon eğitimini vermeyelim. Onun yerine Volframa doğru yola çıkalım, Volframa kadar yürüyecekmişiz gibi tüm kamp yüküyle ilerleyelim. Ama yolun tamamını gitmeyelim, bi noktadan geri dönelim.

Bu yeni planda insanlar en azından kış dağcılığının nasıl bir his olduğunu görecekti. Bu da değerliydi bizim için. Hazırlandık, 7.40’ta yola çıktık. Volframa doğru giden yolda rotayı takip ettik. (Bi ara oradaki pist görevlisinin uyarısı üzerine pistten geçmemek için rotayı hafif değiştirdik.) Hava oldukça rüzgarlı ve sisliydi. Ayrıca baştaki gibi sağanak olmasa da ara sıra hafif bi yağmur bizi ıslatıyordu.

 

Saat 9’a kadar yürüdük. Bi kayalığın oraya geldik. Orada 15 dk dinlendik. Probislerimizi yedik, boşumuzu attık. 9.15 gibi dönüşe geçtik. Bazen çok sert rüzgar dalgaları geliyordu. İnsanlar ara sıra rüzgarda devriliyordu. Özellikle sonlarda gelen bi dalga hepimizi birden devirmişti. Kampı yapmamanın doğru bi karar olduğunu yeniden gördük. 9.50 gibi de otellerin oraya döndük. Fotoğraflarımızı çekildik. Sonrasında otobüsü yerleştirdik ve Bursa merkeze doğru yola çıktık.

Bursa’da buruk bi mutlulukla takıldık, köftelerimizi ve tahinli pidelerimizi yedik. Öğleden sonra da İstanbul’a dönüşe geçtik. 2 gündür düzgün uyuyamadığım için dönüş yolunu tamamen uyuyarak geçirdim. Saat 17.00 gibi İstanbul’a vardık.

Gezi sorumlusu notu: Süreç boyunca yanımda olan, fikir sunan ve destek olan M. Ali Doğan, Ramazan Tan ve Ömer Akşit başta olmak üzere geziye katılan veya yardımcı olan herkese teşekkürler.

Erdem Aydın


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir