Yazan: İbrahim Coşkun

Katılımcılar: Hakan Ak, Ömer Pural, Şevket Teber, İbrahim Coşkun

Gezinin çıkış hikayesi : YK toplantısı sırasında Şevket’in eylülde yapılması planlanan Aladağlar gezisine katılamayacağını belirtip, özel aracıyla ufak bir ekibin daha erken bir tarihte Niğde’ye gidebileceğini teklif etmesiydi. Ben, Ömer, Selin ve Hakan geziye katılım isteğindeyken sonraki hafta YK toplantısında geziye dair konuşulurken eşya ve malzemelerin fazlalığıyla 5 kişi gitmenin çok zorlu olacağından dolayı Selin ekibi 4 kişide tutmak için plandan feragat etti.

Gezi şarkıları: Mesafe-Serdar Ortaç, Kaymak Lazım-Ankaralı Turgut, Aşk Durdukça-Yüksek Sadakat, Yenidena-Ragga Oktay

Geziyi yapan ekip 20 Ağustos Cuma akşamı Hisar’da buluşup benim evimde geceledikten sonra sabah 6 gibi yola çıktı. Kahvaltı yolda edildi, efsane müzikler eşliğinde İstanbul-Niğde arasındaki uzun mesafe çabucak tüketilirken zaman hızlıca akıyordu. Bolu’nun ormanlı tepelerini aşan otomobil bozkırı önce sağına sonra soluna aldığında da, Ankara kent merkezinin eteklerindeki çarpık yerleşme ekibin dikkatini çektiğinde de, navigasyon bizi Niğde’ye varamadan sıkıntılı köy yollarına attığında da aracın içerisindeki matlı-botlu, sohbetli dumanlı kalabalığın zevki bu müziklerle ayrı çıkmaktaydı. Birbirini nispeten yeni tanıyan bu ekip gezi sonunda biri diğerinin ciğerine dokunmuş BÜDAK dostlarına evrilmeye de kesinlikle bu zamanlarda başladı.

17.30 gibi Niğde’ye varıp önce akşam yemeği yedik, peşinden de malzeme alışverişlerimizi yaptık. Daha sonra Niğde çıkışındaki yüksek teknoloji harikası akaryakıt istasyonu tuvaletlerinde bir mola daha verip Sarımemedin Yurdu’na gitmek üzere 18.45 gibi yola çıktık. 1 saat kadar sonra oraya vardık, uygun bir yere aracı alıp hızlıca kamp attık.

Sarımemedin Yurdu’nda gece

Yemeğimizi yediğimiz için kalan süreyi çay içip muhabbet ederek, Emli vadisinden doğacak ayın önce arkamızdaki yüksek duvarlara vuran ışığının aydınlığında birkaç saat geçirerek değerlendirdik.

Kazıklıali’ye tepeden inmeden önce malzemeleri kuşanmış olan ekip

22 ve 23 Ağustos günleri Kazıklıali’de tırmanış faaliyetleriyle geçti. Burada, adını soran Hakan’a ‘Dağ’ diye cevap verip sonra 2 sene önce buraya gelmiş olan Ömer’i hatırlayan park görevlisi Sadettin Bey ile konuşmuştuk. Sadettin Bey’e 2 gün de Sokullu’da kalacağımızı belirterek komik bir hesaplama süreci sonunda kamp ücreti ödeyip makbuz aldık. (2çadır-4 kişi, 4 gece, toplam 70 lira). 24 Ağustos günü bizim için kampı Sokullupınar’a taşıma ve dinlenme günüydü. Biraz geç kalkıp söğütlerin gölgesinde pinekleyip kahvaltı ettikten ve oraya gelen karavancı bir çiftle muhabbet edip bitmeye yakın şekilde azalan tuzumuz ve yağımızı onlardan takviyeledikten sonra kampı topladık.

Sarımemedin Yurdu’nda Emli ile Büyük ve Küçük Mangırcı vadileri

14.30 gibi Demirkazık köyündeki dağ evine gelip biraz da orada vakit geçirdik. Harita üzerinden zirve planını yaptık. Harita üstünde Sokullu, Karayalak ve vadi devamından bele kadar sürülen parmaklar Kızılkaya’ya ulaşıyordu.

Planlar, planlar

Saat 4 gibi Sokullupınar’a vardık. Varır varmaz boş alanı mesken tutup koşturmakta olan gelengiler bizi karşıladı. Biraz takılıp pınarda su içip vakit geçirmek için aşağıdaki salkım söğüt ağaçlarının yanına gittik. Oturup dinlenme faslının devamında çadır kurmak için aracın yanına geri dönüyorduk ki başka bir araç daha yavaşça alana geldi. Önce yolda biraz durdu, sonra da kamp alanına kırıp yanımızda durdu. Araçtan 50’lerinde bir abi ve 2 genç erkek indi. Selam alıp vermeden sonra araçların yanında konuşmaya başladık, o sırada gençlere hadi gezin dolaşın diye buyruğunu verdi bu abi ve onlar da yukarıda görünen mağaraya doğru gezintiye çıktılar.

Bu dayı da vahim konu dağlar üstüne tam böyle olmasa da kesinlikle böyle diyebileceğim bir şekilde bahsi açtı: “Biz buralıyız gençler de şimdi Fransa’dayız, yeğenleri gezdiriyorum, ata topraklarını görsünler. Fransa’da da Alplerin dibindeyiz biz ama çıkıyosun dağa arkanı dönüp manzara göreyim diyorsun da göremiyorsun, her yer ağaç. Bir de şuraya bakın, beheyy!(burada Sokullu’nun bozkır manzarasını kucaklar)”

Sokullu’da chill’n’read modunda ben

Kampımızı atıp akşamı ettikten sonra çantalarımızla beraber sabahki yemeklerimizi hazırladık ve saat 22.00 gibi 4 saatlik uyku için çadırlardaydık. 2.00-15 gibi kalkıp hızlıdan su kaynatıp hazırladıklarımızı yedik. Hava açık ve oldukça sakindi. 02.45’te Karayalak’a doğru yola çıktık. Yolda ekibe akşam üzeri güneyimizde kalan fakat şimdi çoğunluğu batan Akrep takımyıldızını göstermiştim, şimdi de Ülker takımyıldızı ve zirvelerin arasından gelen Avcı takımyıldızının habercisi Boğa takımyıldızı görünüydeydi. Dolunay halini geçeli birkaç gün olmuş biricik uydumuz da Sokullu-Karayalak arası yolu güzelce aydınlatırken, bu dört takımyıldız, ay ve tanrıça Artemis arasındaki hikayeyi ekibe anlattım. 03.15 gibi Karayalak’a gelmiştik, durmayıp yola devam ettik. Patikaları geçip rotanın kayalık kısımlarına geldiğimiz biraz olmuştu ki 03.50 gibi ilk molamızı verdik. 330 metre irtifa kazanıp 3.5 km yol almıştık. 04.05’te hareket ettik.

04.30 gibi kapı tabir edilen konuma ulaştık ve tehlikeye açık başlarımızı korumak için kasklarımızı taktık. 04.40’ta hareket ettik. Dik çıkışlar karanlıkta fenerlerimizin aydınlattığı kayalar üzerinde attığımız adımlar sonrasında arkamızda bıraktığımız bir yükseltiye dönüşürken 05.00 gibi 20 dakikayı bulan bir kahve molası verdik.

Boğaz kısmını geçip Karayalak vadisinin genişlediği ve yan patikaların hemen öncesinde bir yerde, 05.35’te Hakan tuvalet molası anons etti ve daha sonra överek anlattığı mükemmel alafranga kaya sistemine sahip son model çarşak tuvaletinde işini gördü. Bu sırada ben onunla kaldım, Ömer ve nispeten yavaş olan Şevket ise bizi geçip yola devam ettiler.

Moladan devam etmeye hazırlanan Hakan

05.45’te Hakan ile devam ettik, Ömer ve Şevket de ileride molaya durmuşlardı. Yan çıkış patikalarının bittiği noktada onları yakalayıp geçtik ve hızımızı almış bir şekilde devam ettik. Çarşaklar bizi bir miktar zorlasa da yavaşlatmadı ve 06.45’e kadar devam edip bir kayanın altında esintiden korunaklı olarak mola verdik.

Hakan ve ben önde olduğumuz bir sırada

Ömer ile Şevket de peşimizden gelip ayaktayken bel hizamıza gelen kayanın dibine yanımıza çöktüler. Kalan kahvemizi atıştırmalıklar eşliğinde içtik. 07.05’te bir sürediğimiz bele ve vadinin Eznevit tarafındaki kayalarına vurmaya başlayan güneşe doğru olan tırmanışımıza devam ettik. İrtifa kazandıkça ve güneş gelmedikçe içimize işleyen soğuk ellerimizi koyu bir kırmızıya çalmıştı.

Hakan ve ben yine Şevket ile Ömer’i bir miktar geride bırakmıştık ki 08.10 gibi belin hemen altındaki keçileri gördük. 2 dakika kadar dürbün ile gözlem yaptık. Ben gayet sağlıklı görünen 8 tane genç ve yetişkin keçi saydım. Burada Şevket ve Ömer de 200 metre kadar arkamızda gelmekteydiler. Az daha ilerledikten sonra keçiler bizim çıkacağımız yere doğru girip gözden kayboldular. Birkaç dakika sonra ise belin Karasay’a doğru olan kısmında kayaların üstündeydiler bile.

Hakan beldeki kayaların üstünde ortaya çıkan keçilere bakarken

08.45’te Hakan ile Kızılkaya-Karasay beline vardık. 09.09’da Şevket ile Ömer de bele geldiler ve 1,5 metrelik kaya bloğunun hemen altında dinlenip güneşlenmek için toplaşıp molaya başladık. Çarşaklardan bele tırmanırken Şevket bacağını incitmişti, onun soğumasını beklemeye ve Şevket’in bacağını etüt edip ona göre zirve planlarını yapmayı uygun bulduk.

Bel’e çıkan Ömer ile Şevket’in Kızılkaya’ya bakma anları

Şevket’in hareketliliğinde dur seviyesinde bir rahatsızlık yoktu ama Kızılkaya’ya çıkmayı da istemedi. Bu noktada ya hep beraber Karasay ve Eznevit tarafına yönelip Şevket’e göre aksiyon alabilirdik ya da Hakan, Ömer ve ben Kızılkaya’ya giderken Şevket’i belde kaderine, yani Karasay’a terkedebilirdik. Konuşup uzlaştıktan sonra ip ve gerekli malzemeleri kuşanan üçümüz 10.30 gibi Kızılkaya’ya yola çıktık. Şevket ise biraz daha dinlenip Karasay’a gidecekti.

Kızılkaya çarşaklarına göz gezdiren Ömer

İlk parkurlarda yürüyüp az sonra tırmanışa başladık. Ömer önden çıkarken ben ve Hakan çok sıklıkla ve şiddetlice düşen taşlara istinaden beklemek durumundaydık. Ara ara önce belde oturan, sonra Karasay’a hareketlenen sonra da Karasay’da biraz vakit geçirip bele geri dönüş yoluna çıkan Şevket’i dürbünle izleyip telsizle bağlantı kuruyorduk.

Karasay’da Şevket, arkasında Emler

Sırayla birbirimizi beklediğimiz bir tırmanış süreciyle 11.50 gibi 3600 metrelerde zirvenin epey yakınında bir kaya çıkıntısının üstünde durduk ve durumu değerlendirmeye aldık.

Kızılkaya’dan dönmeden önceki molamız

Şevket’in bacağının iyiye gideceğine dair bir işaret yoktu, her an daha kötüye gidebileceği uzun bir inişi de saati düşündüğümüzde göze almamamız gerektiğinde karar kıldıktan sonra zirveyi iptal edip 12.15 gibi inişe geçtik. Bir saat kadar sonra belde Şevket’in yanındaydık.

Kızılkaya’dan inerken Ömer, ileride solda Kaldı ve sağda Alaca

Çılgınlar gibi su içmemize rağmen güneş başta beni olmak üzere tüm grubu etkilemişti. Kafama güneşin geçtiğini inişin son 50 metrelerinde hafif bulantım çıktığında anlamıştım. Bele varınca kafamıza ıslattığımız şeyleri ve başka kıyafetleri sararak oturup kendimize geldik. Önceki akşam Sokullu’dayken yanımızdan kovalanan yük atları ve katırlar şimdi Çelikbuyduran’dan aşağı geri gitmekteydiler. 13.45’te Sokullu’ya doğru belden inişe geçtik.

İlk adımda Ömer ve ben önden gittik, belin hemen altında inişin başında sağ ayağından da biraz problem yaşayan Şevket ve Hakan’ı bekledik. Ben güneşten mümkün olduğunca çabuk kaçabilmek için Ömer’in tavsiyesiyle inişe devam ettim. Şevket ile Hakan da belden inip Ömer’le buluşup inmeye başlarken ben tek tük geçen bulutların gölgesindeysem onları bekliyor, güneşteysem de yola devam ediyordum. Çelikbuyduran rotasıyla birleştikten sonra otururken Ömer’i ve Şevket’i arkasında bırakan Hakan yanıma geldi. Çelikbuyduran sırtının orada bir kayanın dibinde başka iki kişi dinlenmekteydi. Beraber açılmış çarşaklardan kaya kaya inmeye devam ettik.

Zikzak patikaların oraya kadar kayıyorduk ki Hakan suyu olmadığından ve bende de kalmadığından durup telsizle suyu olan diğerleri ile bağlantı kurdu. Ben gölgeye gitme taraftarıydım, o da gölge ve suyu kefeye koyup benden yana karar aldı. Kaymaya devam ettik. Saat 15.00 gibi daralan boğazın gölgesine çökmüştük. Arkamızda Şevket ve Ömer de kaya kaya iniyorlardı. 10 dakika geçmeden onlar da yanımıza geldiler ve gölgede uzun bir molaya başladık.

Su içip dinlendikten sonra bu sefer Şevket ve ben önden yola koyulduk. Boğazın gölgesinde kasklarımızı takıp hızlı hızlı inip kapıdan sonra güneşe çıktığımızda gölgelerde kısa molalar verip 16.50 gibi Karayalak’a vardık. Tam orayı geçmiştik ki arkamızdan romörklü bir traktör geldi ve bizi Sokullu’ya bıraktı.

Şevket ve ben traktördeyken, önümüzde Narpuz vadisi

Pınarda sulanıp çırpınmadan önce Hakan ve Ömer ile telsizden bağlantı kurduk. Onlar da kapıyı geçmişler ve Karayalak’a yaklaşmışlardı. Şevket Karayalak’a vardıklarında aramalarını söyledi ve az sonra da haber gelince arabayla onları almaya gitti. 17.30 gibi tüm ekip Sokullu’da toplanmıştık.

Başta Şevket sonra Hakan ve ben uykuya geçtik. Ömer ayakta kaldı. Ben 19.15 gibi güneş tam batmadan kalktım, ve çay için su kaynattım. Ömerle çay içip güzel bir muhabbete daldık, güneşi batırdık. Yıldızları biz mi yaktık yoksa önceden ayarlı sokak lambaları gibi kendileri mi yanıverdiler, orasını hatırlayamıyorum. Nitekim kalan iki paket çorbayı pişirmeye koyulup hemen önümüzde dışarıda mat ve tulumuyla yatan Hakan ile çadırda uyuyan Şevket’i kaldırdık ve hep beraber son bir akşam yemeği ‘içtik’. Bundan sonra çok da geç olmadan yatmış idik.

Sabah erken kalkıp güneş daha üstümüze vuramadan kıl payıyla kampı toplayabildik ve ufak çaplı bir mıntıka temizliğinin ardından dönüş yolculuğuna başladık.

Soldan sağa; İbrahim, Hakan, Ömer ve Şevket. Sokullu’dan ayrılmadan hemen önce

Hamam ziyaretimizi Niğde’de yaptık ve Aksaray’da da iskenderlerimizi yedik. Gidiş rotamızı biraz farklı tutarak Eşkişehir dolaylarına yönelmiştik. Karakayalara uğrayıp Ömer ve Şevket’in anılarını canlandırmak da bu muhteşem gezinin kapağı kapatmadan atılan son tuzu oldu.

Karakayalar’da


1 yorum

Aladağlar Eznevit – Karasay – Kızılkaya Faaliyeti (8-14 Temmuz 2022) – BÜDAK · 7 Haziran 2023 05:48 tarihinde

[…] Bir önceki bölümde… 2021 yazında 30 Ağustos tatil dönemi içerisinde Ömer Pural, Hakan Ak, Şevket Teber ve bendeniz İbrahim Coşkun’dan oluşan grubumuz sürpriz bir uygunlukla Aladağlar’a gitme fırsatı yakalamış, başını Ömer’in çektiği bir planlar Kazıklı Ali’de tırmanış ve Sokullu’dan Karayalak Vadisi’ni kullanmak yoluyla Kızılkaya’yı deneme çerçevesinde uygulanmıştı. Nihayetinde Kızılkaya zirvesine ulaşamamıştık, bu da bu faaliyetin planlarının çevresinde geliştiği bir olgu oldu. Bu faaliyete dair gezi raporuna buradan ulaşabilirsiniz. […]

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir