Katılımcılar: Emrah Berse, Salih Attaroğlu, Arda Uruluer, denizci Özgür Akduran, Ayhan abi, Nuri abi, Burak Emmi, Alp Özgüder

24 Temmuz’da ben, Emmi, Salih, Ayhan Abi ve Nuri Abi Harem’den, Emrah, Özgür, Arda Esenler’den Rize Ses Turizm kalitesiyle 20 saat süren Kaçkar yolculuğumuza çıktık.Ertesi gün 25 Temmuz’da 15:00 sularında Çayeli’ne varıp 5 dakikaya geleceğini söyleyip 40 dakika beklediğimiz Çoban Ahmet ve yakışıklı Verçenik Muhtarı Şenol ile Pazar’a geçip Karadeniz Pidesi yedik; ancak enterasan bir şekilde pide gayet başarısız iken, kebaplar gayet başarılı idi. Eksik kalan üç beş şeyi de alıp saat 17:45 gibi Pazar’dan Verçenik’e doğru yola çıktık.Yol boyunca dağ yollarında Ralli nasıl yapılır bize gösteren Muhtar Şenol, eline geçen her fırsatta kayollarının annesine değinmeden geçmedi. 20:30 civarında Şenol’un “ana şerefsüz oğlun geldi.” bağırtıları arasında Verçenik Köyü’ne vardık.Şenol arabadan inmeden “ha tapancamda 6 tane mermi vardır, size hoşçakalın mahiyetinde havaya sıkacağum.” demişti.Biz indikten sonra geriye döndükten 50 metre sonra Şenol dediğini yaptı mermileri sıkıp bize el salladı.Kafa fenerleri ile Şenol’un söylediği kamp atılacak yeri ararken, birkaç dolanma sonrasında kampımızı atıp Trabzon Doğa Sporları Kulübü üyesi dağcıların ikram ettiği sıcak çay ile içimizi ısıttık.Trabzonlu dağcılarla biraz sohbet ettikten sonra Emrah’ın “Kalk sabah 5:00 .” demesi ile çantaları ertesi gün deneyeceğimiz zirve için geceden boşaltıp yattık.

26 Temmuz

Sabah yarım saat gecikme ile kalkıp hızlı bir kahvaltı sonrası 6:30 civarı zirve yolculuğuna başladık.Nuri Abi ağzında sigarası önden kaptırmışken, biz de onun temposuna yaklaşmayı deneyerek yükselmeye başladık.Göl kenarında verdiğimiz ilk kısa molada, fotoğraf çekinip su içtikten sonra yolumuza devam ettik.Verçenik Dağı Güney Batı(klasik) rota girişinde Salih biraz göller çevresinde gezip kampa döneceğini söyleyerek bizden ayrıldı.Hafif hafif artan sis ile çarşaklardan yükselmeye başladık.İlk kar kulvarını henüz kuru olan yan taraftaki kayalardan devam ettik.; ancak ikinci kar kulvarına geldiğimizde başlayan yağmur kayalardan gitmeyi zorlaştırdığından son anda krampondan vazgeçerek tek taşımaya karar verdiğimiz kazmalar ile kar kulvarından yükseldik.Herkes kar kulvarını geçtiğinde yağmurda şiddetini iyice artırmıştı. Geri mi dönsek son yüz metrede ne yapsak diye düşünürken  Emmi, Arda ve Emrah bacaya bakmaya, ihtimal olursa denemeye karar verdiler; ancak onlar da son kısımdaki kaya tırmanışının, kayalar ıslandığından gereksiz risk olğuna karar verip geri döndüler. Aşağıya inerken kar kulvarlarını ip ile indik; ama sonrasında başlayan çarşak inişi bizi yorsa da 16:30 civarında çarşaklardan inmiştik.Sonrasında kamp alanına uzun bir yoldan keyifli bir şekilde dereyi takip ederek 18:30 gibi vardık.Dönüş sırasında dağın hemen yakınına kamp atan Bursalı Dağcılar bizden bir gün sonra sabah 4:00’da başlayıp zirveyi deneyeceklerini söylediler, kendilerine şans diledik.Ayhan Abi’nin o ekipteki arkadaşından öğrendiğimiz kadarı ile zirveyi yapmışlar, tebrik ediyoruz onları.Yemeğimizi yedikten sonra Tatos yolculuğu için 6:00’da kalkmak üzere tulumlara girdik.

27 Temmuz

Sabah 6:00’da kalksak da tulumdan çıkmak için güneşi görme isteğimiz yüzünden ancak 7:30’da çadırdan çıkabildik.Ben ve Emmi uyurken Emmi’nin tarafına sevimli bir çoban köpeği işemiş, Olimpos’daki deveden sonra Emmi’nin hayvanlarla anlamadığımız bir ilişkisi var sanırım.Muhtar Şenol da aslan ve kaplanlarla değişik deneyimlerinden bahsetmişti.Ayrıca Karadeniz insanının İsrail’e besledikleri inanılmaz bir nefret var.Şenol tüm yol boyunca bize İsrailli kadınlar hakkındaki yeminlerinden bahsetti.Sabah çadırların yanına gelen köyden üç çocuğa “Buraya İsrailli geliyor mu?” diye sorduğumuzda “İsrailliler’in buraya girmesi yasak.Kene atıyorlar buraya.” Diye cevap vermesine şaşırmadık tabi.Emrah’ın “Gel bizimle rehber olursun bize.” Dediği 13 yaşındaki çocuğun cevabı “Ver 100 kağıt götüreyim.” şeklindeydi. Çocuklarla fotoğraf çektikten ve biraz sohbet ettikten sonra oyuncak yaptıkları kazmalarımızı da alıp yola çıktık 9:30 gibi.Hafif sis altında yürümeye başladık, koyunlarını gezdiren bir çobanla ayaküstü konuşup, köpeği sevip yolumuza devam ettik.İlk molamızı verince Özgür’ün genel isteği doğrultusunda fotoğraf çekildik, su doldurup devam ettik.Gezi boyunca bizden farklı olarak Nuri Abi her molada bir sigara yaktı.Yolumuza devam ettik ta ki SSG* geçidine girene kadar.Tatos’a çıkan geçidi ararken sis hayli bastırmıştı.Yol ayrımına geldiğimizde Özgür, Emrah ve Arda’nın yol bulma çalışmaları sonucunda sağ taraftan ilerlemeye karar kıldık.Sadece Emmi soldan çıkmamız gerektiğini söyledi, asıl amacı botları ile kaydığından daha kolay bir yoldan gitmekti ama olsun, söylemişti soldan gitmemiz gerektiğini.Geçidin 3050 metrede olduğunu bildiğimiz halde, SSG geçidinin tamamını göremediğimizden doğru gidip gitmediğimiz yorumunu yapamadık ve moladan sonra, çarşaktan yükselmeye başladık.Ara ara girdiğimiz kar kulvarları dışında genelde çarşaktan yorucu bir şekilde kamp yükü ile 3200’e kadar yükseldik.Özgür “Benim istediğim bu değil abi, yok böyle bir gezi istememiştim ben.” Diyerek haklı serzenişi sonrası neyse ineceğiz herhalde 3050’ye diye düşündük.Biraz ilerledikten sonra aşağı ineceğimizi görünce doğru gidiyoruz hissine kapılıp yola devam ettik; ancak saat 19:30 civarı olduğu için geçit sonrası çok yol alamayıp uygun bir yerde kamp atmaya karar verdik.Geçidi geçmemiz yaklaşık 6.5 saat sürdü.Geçtikten sonra burada bir hata olduğunu düşündük, neyse kısmet böyleymiş herşey olacağına varır diye düşünüp yanlış geldiğimizi kabul ettik.Biz kampımızı atarken Arda ertesi gün geri mi döneceğimizi yoksa yola devam mı edeceğimize bakmak için keşif için bizden ayrıldı.Geldiğinde “Abi biraz ilerden gölleri görebildim, çok ilermemedim ama gördüm.Doğru gidiyoruz sanırım.” dedi.Yemeğimizi yiyip Emmi ve Ben karda, diğerleri rahatsız taşların üstünde çadırlarda olmak üzere uyumaya gittik.Emrah her zamanki gibi “Kalk saat 5:30!” diye bağırdı.

28 Temmuz

Sabah 5:30’da kalkıp kahvaltı ettik.—Bu arada Emrah’ın tüm gezi boyunca saat gibi işleyen bağırsaklarından dolayı her gün 5:30’da kalktığını belirtmek istiyorum.Ne 5:29 ne 5:31 Emrah 5:30’da tuvalete gitti tüm gezi boyunca.Emrah’ın bağırsakları sayesinde sabah kalkmak bizim için çok kolay oldu, sağolsunlar.— Kahvaltıdan sonra Ayhan Abi ve Arda, dün Arda’nın bahsettiği göllere bakmaya ve yola karar vermeye gittiler.Giderken Arda doğru yöne gittiğimizden adı gibi emindi; ama kısmet ki geldiklerinde Ayhan Abi geriye dönmemiz gerektiğini söyledi, Arda çok inanmıştı ve hala aslında ben görmüştüm derken geriye doğru yağmur altında yola çıktık 8:30 gibi.Git gide şiddetini artıran yağmur altında, SSG geçidine geri döndük, önce tekrar 3200’e yükseldik sonra çarşaktan aşağı indik.Kar kulvarını geçerken yağmur şiddetini o kadar artırdı ki, ıslanmayan birşey kalmadı.En kötümüz ise her zamanki gibi eşoftman ve sağlam botları ile yürüyen Emmi oldu.12:30 civarı sırılsıklam olmuş ve rüzgarı yemiş titrerken önceki gün SSG geçidi öncesi son molayı verdiğimiz yerde hemen kamp atıp kıyaferleri çıkartıp tulumlarda ısınmayı denedik.Arda, Emrah ve Özgür çadırda ocak yakarak olayı hızlandırmışlar.Aynı anda Emmi ise ıslak içlik ve ıslak boxer ile uyku tulumuna girmiş, ve zangır zangır titriyordu.”Çıkart ıslak şeyleri.” dediğimde “Kurur onlar birazdan.” dedi Emmi.Bundan sonraki iki saat ben kitap okurken o titredi.Ertesi gün hala ellerini ısıtmaya çalışırken ateşi vardı.Saat 15:30 gibi Nuri Abi’nin “Güneeeeeş lan, güneeeeş dışarı çıkın.” Bağırıtısı ile kıyafetleri bırakıp kendimizi ısıtmaya dışarı çıktık.Eşyalarımızı iki dakikada bir bulutla kapanan güneşten medet umarak kurumaya bıraktık.17:00 gibi yemeğimizi yapıp yedik.Kalkan sis sonrası asıl geçmemiz gereken geçidi görüp SSG geçidi ile karşılaştırdığımızda ne yaptığımızı uzun uzun sorguladık.Patika değil otoyol şeklindeki geçidi bırakıp iki günümüze mal olan ve ıslanıp, üşümemize neden olan geçide sövüp Emrah Ben ve Arda asıl gitmemiz gereken patikadan Tatos’a bakmaya gittik.Çantasız 20 dakikalık yürüyüşten sonra 3050’ye yükselip yukarıdan çok güzel gözüken gölleri görüp, hayıflandık; ancak geçtiğimiz geçidin zorluğunu düşünüp zora olan aşkımızdan ve güzel bir idman yapmış olmanın saçma sevinciyle kampa geri döndük.SSG geçidine topluca sövüp, toplu fotoğraf çektikten sonra, yattık.İlk defa Emrah bir kalk saati söylemedi.Güneşi görene kadar yatmaya, eşyalarımızı kurutup, kendimiz de ısınıdığımızda kalkıp yola çıkmaya karar verdik.

29 Temmuz

Sabah ilk defa bulutsuz bir güne uyandık ve güneşin doğudan yükselişini izleyerek, güneşin yavaş yavaş çadırlarımıza olan yolculuğunu izledik.İlk Nuri Abi’lerin çadır ilk ısındı, sonra Emrah’larınki.Bizimkisi ise Emmi mükemmel yer seçimi dolayısıyla, geçitin oradaki büyük kayanın gölgesinde kaldığından güneşi alamadı.Kalkıp tüm eşyalarımızı, tulumlar dahil, çıkartıp kurutmaya bıraktık.Dışarıda Ayhan Abi’lerin ballı ekmeği ve Emrah’ın yaptığı çikolatalı ve kaşarlı gözlemelerle gezinin en güzel kahvaltısını yaptık.Çayımızı içip 9:30 civarında kampı toplayıp geçide doğru yola koyulduk.25 dakika civarında bir süre zarfında geçidin sonunda bir mola verdik, geçtiğimiz yanlış geçidi ve bu geçidi düşünüp asıl kamp yapacağımız yerde kamp yapıp göle giren diğer dağcıları görüp iç geçirdik.Fotoğraf çekilip yola devam ettik.Çok güzel güneşli bir havada yol aldık, gerek yer yer durup dereden su içtik, gerek başımızı suya sokup serinledik.Avusturalyalı dört kişilik bir ekip ile karşılaştık.Bisiklet ile geçmesi imkansıza yakın bir yerde mola vermişlerdi bisikletleri ile.Bizden ters istikamete gittiklerinde geldiğimiz yer hakkında bilgi edinip, ufak bir sohbetten sonra ayrıldık; ancak bir saat kadar sonra vazgeçip geri döndüklerini arkamızdan geldiklerini gördük.Köye kadar yürüyüp köyde mola verdik.Emrah ve Ayhan Abi Metro ile otobüs biletlerini bir gün önceye ayarlamak için konuşurken biz de dinlenme fırsatı bulduk.İkisi kesin olmamakla birlikte yarım otobüsüne 8 kişilik bilet ayarladılar.Biz de bu sırada köylülerle sohbet edip, verdikleri meyvaları yedik.İstanbul’lu mu olduğumuzu sordular; hatta bir teyze “Uyy her gece izliyoz orası nasıl memlekettir burası ne cüzel memlekettir.” Dedi.Biz de gülüp başımızla onaylayıp yolumuza devam ettik.Yolda yağmur yağmadan bahçelerini toplamaya çalışan köylülere yardım ettik, mıhlama ve çay tekliflerini biz de yağmura yakalanmak istemediğimizden red ettik üzülerek.Bu sırada Salih ayakları su topladığı için Köy Hizmetleri’nin arabası ile Çat’ doğru bir daha bizden hızlı bir şekilde yola koyuldu.Biz  gerek su toplayan ayaklarla, Salih kadar olmasa da, her su başında durarak akşam yedi gibi Çat’a vardık.Çadırlarımızı kurup ince belli bardakta çaylarımızı içerken Ayhan Abi orta yaşlı Fransız bir çift ile muhabbete daldı.Alp’lerde olduğu gibi çadır taşımalarına gerek olmadığını düşünen çift her yağmurda bir damın altına sığınmak zorunda kalmış; ancak her köylünün evlerine aldığını buna çok şaşırarak sevindilerini anlattılar.Sabah şehre inmek istediklerini duyunca onları da götürebileceğimizi araba ile söyleyip mıhlama yiyip çayımızı yudumladık.Bu sırada televizyonda vahşet ve trafik kazası felaketlerini izleyip içimizi kararttıktan sonra yattık.

30 Temmuz

Sabah 8:30 yola çıkacağımız halde yolcu taşıma ruhsatı olmayan Muhtar Şenol 6:30 gibi gelip bizi kaldırdı, erken gitmenin avantajlarını anlattı ki giderken polisleri şöyle sürdürürüm böyleyim daha beni tanımıyorlar diye yüksekten atıyordu.Rize’ye Fransızlarında olduğu Muhtar Şenol’un ralli aracında şehre varıp fotoğraf çekildikten sonra Dergah Pastanesi’nde kahvaltı etmeye karar verdik.Hayatımızın en kötü kavaltılarından birini bir saat bekleyerek ettik.Sonra çay bahçesinde otobüs saatine kadar çay bahçesinde oturup çay içip dondurma yedik.Rize Ses kaliesinden sonra Metro ile sabah 6:00 civarı ben, Emmi, Ayhan Abi, Salih Sultanbeyli’de geri kalanlarımız Avrupa yakasında inmek üzere Kaçkar gezimiz son buldu.

Alp Özgüder

 

Raporun Orijinali: http://bogazicidagcilikkulubu.weebly.com/kaccedilkarlar-2009-a287ustos.html


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir