Kamp Yeri: Sokullupınar
Tırmanış Günü:14 Haziran 2007

9 Haziran akşamı finallerimden kurtulmuş evde otururken ve dağa gitme isteğiyle yanıp tutuşurken birdenbire Solo Demirkazık denemesi yapmaya  karar verdim. Demirkazık, Aladağlarda en iyi bildiğim rota olmasına rağmen daha önce zirvesine ulaşamamıştım.Acaba bu sefer olucak mıydı? Tek başıma nasıl bir işe kalkışıyordum? vs gibi sorular beynimi kemirirken  kamp arkadaşım Tuğba’yla beraber 11 Haziran akşamı Metro Turizmin otobüsüyle Niğde yollarına koyulduk.
12 Haziran sabahını Niğde’de geçirip öğleden sonraki dağevine uğrayan çamardı arabasına bindik.Saat 16.00 gibi dağevine varıp oradan da yaklaşık 1 saat 15 dakikalık bir yürüyüşle sokullupınar kampyerine ulaştık.İki sene önceki trans gezisinde kamp attığımız yalak ve ağacın olduğu alan tamamen boştu.Hemen çadırımızı kurup serinleyen akşamüstü havasında çaylarımızı hazırladık.Bu arada biraz ilerimizde Sobek ve Dağcılık Federasyonunun kampları vardı.Çayımızı bitirmiş makarna yapmaya girişmişken Federasyon kampından 3 kişi ziyaretimize geldiler. Onlar da o sabah Demirkazık denemişler ama Narpuz’u çıkar çıkmaz yağmura yakalandıkları için geri dönmek zorunda kalmışlar.Zirveyi de ertesi sabaha ertelemişler.Ben de 14’ün de solo deneyeceğimi söyleyince ertesi gün onlar indiğinde rotanın kar vs durumu hakkında konuşmak için sözleşerek ayrıldık.13’ü tüm günü kamp yerimizin altındaki ağacın altında yatıp kitap okuyarak ve tırmanışa konsantre olarak geçirdim.Akşamüstü saat 17.00 ye doğru 1. Narpuz’un yukarısına yürüyüp gece karanlıkta geçeceğim kısma baktım.Heyecanla federasyonun 13 kişilik ekibinin dönmesini bekliyordum. Saat 19.00 ‘a gelmişti ve hala ortada kimse yoktu.Yarın ben de bu kadar gecikirsem diye hafiften telaşlandım.Nihayet saat 20.00 gibi döndüler.Mustafa ağbiyle(ekibin başı) konuştuktan sonra bayağı rahatladım.13 kişi gibi kalabalık bir sayı olmalarına rağmen 12.00 gibi zirvedelermiş.Dönüşte de bir arkadaşlarının ayağı burkulduğu için bu kadar gecikmişler.İnişte ip açtıklarını duyunca biraz tedirgin oldum.İstanbul da uzun uzun süşünüp ip götürmemeye karar vermişti.Ekim’de Demirkazık’ı denediğimizde sloptan ipsiz inmiştik.Bu sefer de eğer inemeyeceği düşünürsem çıkmam diye düşünüp ip götürmekten vazgeçmiştim.Mustafa ağbi’yle bu tedirginliğimi paylaşınca daha önce indiysen yine inersin ama çok dikkat et ve yapamayacağını düşündün yerden geri dön dedi.Gecenin kalanını bizi akşam yemeğine çağıran Sobek’in aşcısı Ahmet agbi’nin(Salim ağbi’nin de kuzeni oluyor) çadırında makarnamızı,karpuzumuzu yiyip muhabbet ederek geçirdik. Sabah erkenden yola koyulacağım için 10.00 gibi izin isteyip çadırımıza gitttik Tuğba’yla.Ama uyu uyuyabilirsen..
14 Haziran Tırmanış günü
En son saat 01.00 gibi sızmıştım ki saat 03.00 de telefonumun sesiyle uyandım.Çadırdan kafamı çıkarmamla pırıl pırıl bir hava,rüzgar bile esmiyor. Şans sanırım yine yanımda.Ocağı yakıp kendime çay hazırlıyorum. Bu arada kahvaltı poşetinden biraz ekmek ve peynir çıkartıyorum.O kadar heyecanlıyımki canım hiçbir şey yemek istemiyor. İki bardak çay içtikten sonra çadırdan çıkıp çantamı hazırlıyorum.Sularımı dolduruyorum.Bu sırada gürültüme uyanan Tuğba da çadırdan kafasını uzatıyor.Eeee yolcu yolunda gerek diyorum. Öpüşüyoruz. Akşam 21.00’a kadar dönmezsem aşağıya haber verirsin diyorum ve saat 03.58’de 1.Narpuz’a doğru yürümeye başlıyorum.Sobek’in ve federasyonun çadırlarını geciyorum. Artık kafa fenerimden ve yıldızlardan başka ışık yok.Yaklaşık 25 dakika da 1.Narpuz’u çıkıyorum ve 2.Narpuz geçişine doğru ilerlemeye başlıyorum.Karanlık ve kuşların çığlıkları kalp atışlarımın hızlanmasına neden oluyor,napıyorum ya diyorum.Deli miyim ne?İçimden bir ses geri dönnnn diye bağırıyor.Ama bacaklarım hep ileri gidiyor.Dur bakalım diyor daha pes etmek yok.Allahtan hava 04.30 gibi aydınlanmaya başlıyor da en azından gecenin ve karanlığın korkutuculuğu gidiyor.Saat 06.00 gibi 2.Narpuzu da geçiyorum.Artık önümde kızılçarşak’a doğru giden yol kalıyor.Molalarım inanılmaz kısa. Hızlıca bir şeyler içip devam ediyorum.Oturmuyorum bile.Sanki oturursam geç kalacağım.Sürekli ilerlemeliyim.Saat 06.58 gibi Kızılçarşak’ı çıkmaya başlıyorum.Mustafa Ağbi’nin de tavsiyesiyle kaya bloklarının dibinden ilerliyorum.Bacaklarımın inanılmaz kasılıyor. Ama hızlıyım. Saat 08.30 da boyundayım.Zirve kütlesi artık önümde.Ekim’de bıraktığımız noktayı bulmaya çalışıyorum.Ondan sonrası hakkında en ufak bir fikrim yok.En zor kısmı geçtiğimizi düşünüyorum ama ya yukarısı daha kötüyse.Fazla oyalanmadan devam ediyorum.Mustafa ağbinin tavsiyesi aklımda. Doğu duvarından fazla uzaklaşmadan hemen dibinden tırmanmaya başlıyorum.Öyle bir noktadayımki tutacak bir şey yok.Aşağı bakıyorum.Burdan düşersem ölürüm.Evet ölürüm. O zaman devam et diyorum ve orayı geçiyorum.İçim inanılmaz huzurlu.Bugün burada ölmeyeceğimi biliyorum.Bugün değil.Devam ediyorum.Ekim ‘de döndüğümüz yerdeyim şimdi.Evet bundan sonra artık her şey içgüdülerime kalmış.Devam ediyorum.Duvarın dibinden ayrılma.Aklımda sürekli bu sözler var.Ayrılmadan yükseliyorum.Tamam diyorum galiba geldim.Bunu dememle önümde yeni bir kütlenin belirmesi bir oluyor.Daha bitmedi diyor, Demirkazık.Devam ediyorum.Kütlenin tepesinde babalar gözüküyor.Evet diyorum oldu galiba.Ama hayır oraya çıkınca da bu sefer önüme son bir kütle daha çıkıyor.Ama bu sefer zirve olduğuna eminim. Bayrak ve demir flama buranın zirve olduğunu doğruluyor. Sırttan koşarak ilerleyip zirveye varıyorum.Saat 11.25.Hava çok güzel ama bulutlar gelmeye başlıyor.Zirvede çok oyalanamam.Hemen zirve defterini yazıyorum.Büdak çıkartmalarını yapıştırıyorum.Hem deftere hem metal kutuya.Bir kaç fotoğraf çekip hızlıca bir şeyler içip abur cubur yiyorum.Emrah’ı arıyorum zirveden ama telefonu kapalı.Tugba’ya da ulaşılamıyor.Annemle konuşuyorum ve fazla oyalanmadan 11.45 gibi inişe başlıyorum.Gelirken zirve zannettiğim iki kütleyi de hızlıca inip slopa varıyorum.Yine Doğu duvarının yanına yaklaşıp popo üstü inmeye başlıyorum.Sakın yan tarafa bakma diyor beynim.Ama gözlerim bakmaktan kendine alamıyor.Korkunç bir boşluk.Derin bir nefes alıp devam ediyorum.Bu arada Jack wolfskin pantalonum paramparça oluyor.Aklıma Ekim’de Onur’unkinin de yırtıldığı geliyor.Şu pantalonları da bir doğru düzgün yapmıyolar diyip inmeye devam ediyorum.Bir iki küçük düşüş geçiriyorum ama şansım acayip yaver gidiyor.Bir kaç çizik dışında sapasağlam bitiyor slop. O sırada aşağıdan gelen iki kişi görüyorum.Yıldızdan iki çocuk.Onlar da Doğu çarşağından çıkmışlar ve zirveye gidiyorlar.Ben onlara şans diliyorum onlar da beni tebrik ediyor.Hemen yollarımıza dönüyoruz.Hızlıca boyuna varıp orada küçük bir su molası veriyorum.İçim kıpır kıpır. En zor kısım bitti diyorum.Ama hemen sevinme daha kampa kadar uzun bir yolun var.Başım korkunç ağrımaya başlıyor.Hemen inişe devam ediyorum.Bir buçuk saatte çıktığım çarşağı yarım saatte iniyorum ve hiç durmadan 2.Narpuz’a doğru ilerliyorum. Bacaklarım artık yorgunluk ve rahatlamanın da etkisiyle yamuk yumuk adımlar atmaya başlıyor.Dur diyorum içinden 2.Narpuz’u da geçelim sonra rahatlarsın. Bu arada suyum da tamamen bitmiş durumda.2.Narpuz’un girişine varır varmaz su dolduyorum biraz dinlenip vadiyi geçmeye başlıyorum.Saat 15.00 gibi ikinci Narpuzdan çıkıyorum.Artık bitti sayılır bundan sonra dümdüz bir yol ve kısacık bir 1.Narpuz inişi var önümde.Yırtılan pantalonumu değiştirip içliğimi giyiyorum.Başımın ağrısı inanılmaz boyutlarda.Sürekli su içiyorum.Kafamdaki kaskı çıkarıp atmak istiyorum ama nolur noulmaz bu yorgunluğa 1.Narpuz’u inerken düşüp son anda sakatlık çıkarmak istemiyorum.1 saat boyunca dümdüz yolda ilerliyorum.Ben indikten sonra gelen bulutlar arkayı iyice kapatmış ama vadi çok sıcak.Artık tek düşüncem bir an önce kampa varmak.Saat 16.00 gibi 1.Narpuz’un başındayım. Artık 15 dk. yolum kaldı. O sırada kampa o gün gelen Alp, beni karşılamaya yukarı çıkmış.Onu görünce çok seviniyorum.İlk solo zirvemi yaptım diyorum inanabiliyormusun Demirkazık’a solo çıktım.İnişe başlamadan biraz oturuyoruz.Heyecanlı heyecanlı anlatıyorum.15 dk dinlendikten sonra beraber kampa iniyoruz.Önce Sobek’e uğrayıp Ahmet agbiye geldiğimi haber veriyorum.Sonra da Tuğba’nn yanına iniyoruz.Onunla da sarılıyoruz. Çok mutluyum ama çok da yorgun. Oturduğum yerden kalkamıyorum.Bu arada Alp’le Tuğba bana yemek hazırlıyorlar.Hemen annemi ve benden haber bekleyenlerİ arıyorum.Yemekten sonra Ahmet ağbiler uğruyor çadırımıza. Onlar da beni tebrik edip biraz ayrıntıları alıp gidiyorlar.Biz de uyuyoruz.Hava çok güzel.Son geceyi dışarda uyuyarak geçirmeye karar veriyoruz.Yıldızların altında dağların gölgesinde huzur dolu bir uyku uyuyorum.
Ertesi sabah Ahmet agbi ve Sobek ekibi bize bir jest yapıp jeeple Çukurbağa kadar indirdi bizi.Hatta Ahmet ağbi Çamardı minibüsü gelene kadar bizi evinde misafir etti.Öğlene doğru Niğde’ye varıp İstanbul otobüsü bulamadığımızdan önce Ankara yapıp oradan da bu sabah İstanbul otobüsüne binip eve vardık.

Bu ilk solo tırmanışımı yaparken ve kendimle geçirdiğim 13 saat boyunca hep dağcılığı nereye koyduğumu ve Büdak’ı düşündüm.Zirve defterini; Boğaziçi Üniversitesi Dağcıllık Kulübü  adına ilk solo tırmanışımı yaptım diye imzaladım.Kulübe girdiğim günden beri bana ve yapacaklarıma güvenen, beni hep destekleyen başta Emrah Berse olmak üzere Orhan Özçalık, Burak Yıldız,Çağrı Palut, Sezen Yalçın, Onur Bük,Onur Bakır, Erce Kalabalıkoğlu, Aslı Akün, Aslı Yerci, Gözde Sonal,Burak Amca,Salih Attaroğlu,Bayındır Saraçoğlu, Özgür Çolak, Bahadır Türkmen ve birlikte tırmandığım  tüm kulüp- tırmanış arkadaşlarıma, kampta beni yalnız bırakmayan Tuğba Baykal’a  çooook teşekkür ederim.Bu zirveyi hep beraber yaptık.İyiki varsınız.
Sevgiler
Pelin Asfuroğlu

Raporun orijinali: http://bogazicidagcilikkulubu.weebly.com/solo-demirkaz305k.html


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir