KAMP YERİ: MOLA TAŞI
EKİP: ALİ UMUT USTA, BORA TURAN, MUHAMMET ALİ DOĞAN
Bütün sene heyecanla beklediğim yaz gelmişti. Sonunda Aladağlara gidecektik. Yaz kampı için gezi sorumlusu olmuştum. Hazırlıklar yapıldı. Zirveler planlandı. Ama yaz kampına gidemedim. Bayram geldi geçti önümdeki ilk boşlukta insanları darlamaya başladım. Yaz kampı yeni bittiği için herkes çok yorgundu. Ali Umut ve Bora’yı kafaladıktan sonra tarihi kesinleştirip bir akşam zoomda toplanıp planımızı yaptık. Önümüzdeki günlerde Aladağlarda hava çok güzeldi. İlk gün Karasay-Eznevit,ikinci gün Emler-Hürtepe, son gün de Sematepe-Kocasarp zirvelerini deneyecektik.
2 Temmuz Pazar akşamına biletimi almıştım. Ali Umut Mersin’den, Bora da Bolu’dan gelecekti ve pazartesi sabah köy otogarinda buluşacaktık. Pazar sabahında da Alim’in evinden ve kulüp odasından ip inişi setlerini, 2 telsiz ve 2 tüp aldım. Bora’da çadır, medkit ve ip(60m yarım ip), Ali Umut’ta da yemek seti vardı. Ayrıca hepimizin kazma, krampon ve kuşamı vardı.
3 Temmuz Pazartesi
Senkronize olarak ağlayan 3 bebek eşliğinde İstanbul’dan Niğde otogara geldim. Ali Umut çoktan gece 3’te gelmiş sabaha kadar otogarda yaz kampının videosunu editlemiş (yurtdışından aldığı telefonunun hattı kapandığı için bu süreçten arada bir gelen yabancı numara aramaları sayesinde haberdar oluyordum), Bora da otobüsü rötar yaptığı için hala yoldaydı.
Dolmuşla köy otogarina geçip kapının önünde sandalyede uyuyan Ali Umut’u buldum. Beraber İlkbahar Lokantasının yeni konumuna gidip sohbet edip çorbamızı içerken Bora da geldi. Bir tur da onunla çorba içtik. Sonra market alışverişimizi yapıp saat 11.00 Çamardı servisiyle yola koyulduk. Ulvi abi bizi Demirkazık köprüsünden aldı. Karayalak’a doğru 4×4 pick-upla, 1 poşet kiraz yiyerek çıktık. Saat 13.00′ te Ulvi abiyle vedalaşıp Çelikbuydurana doğru yürümeye başladık. Arada bol sohbetli molalar vererek saat 18.00’de mola taşına geldik. Oradaki kamp yerinde Aladağlara Niğde’den girip Kayseri’den çıkmayı planlamış bir ekip vardı (sonrasında sık sık karşılaştık muhteşem bir ekip). Biz de bir sonraki gün Karasay-Eznevit deneyeceğimiz için (Karasay belinin hemen altinda bu kamp alanı) ve su olduğunu görünce Celikbuydurana çıkmaya gerek duymadık. Attık kampımızı, yedik yemeğimizi, Faik abinin de tecrübelerini dinledikten sonra saat 21.00 gibi yattık.
4 Temmuz Salı
Sabah 06.00’a alarm kurmuştum. Hava daha öncesinden aydınlandığı için kalkıp alarm çalana kadar tulumda debelendim. Kahvaltımızı yaptık. 7.50 de Karasay beline doğru yola koyulduk. 8.30 da Karasay beline ulaştık. Burdan bir süre Kızılkaya setlerini kestim. Sırttan 9.15’te Karasay zirveye burda biraz mola verdikten sonra ve aradaki Adsız tepenin slaplerinde oynadıktan sonra da 10.10’da Eznevit zirveye geldik. Bir saat kadar oturup neden dağa geldiğimizi sorguladık ve geldiğimiz yerden Karasay zirveye geri döndük. Burda da bir saat kadar derin sohbetlerde bulunup e ne yapacağız şimdi deyip saat 12.30 gibi Kızılkaya setlerine bi bakalım diye inmeye başladık (Planda Kızılkaya olmasa da zirve hakkında çokça rapor okumuştum ve kafamda rotayı kestirebiliyordum).
13.30 gibi Karasay belinin setlere bağlanan tarafindan babaları takip ederek tırmanmaya başladık. Yanımıza ipi ve iniş setlerini almadığımız için inemeyeceğimizi düşündüğümüz yerden dönecektik. Bu sırada arada bir gök gürültüsü yağmur gelip gidiyordu ama içimden bir ses hava hep clear diyordu. Yelken Kaya’nın altına geldikten sonra sağından gözümün kestiği yerden bir üst sete çıkıyor. Bütün seti görüp en kolay görünen yere Ali Umut ve Bora’yı yönlendiriyordum derken karşıma bir set çıktı (daha sonradan Bora gelince zirvenin 50m altında olduğumuzu öğrendik). O sette oturup burayı ipsiz inmenin çok riskli olacağını daha sonra iple geliriz deyip tırmandığımız yerlerden inmeye başladık. Saat 18.00 gibi kamp alanındaydık. Kavurmalı, eski kaşarlı makarnamızı yedik. Saat 22.00 gibi tulumlara girdik.
–Muhammet, bir kamyonetin arkasında İstanbul’a dönerken

Karasay Belinden Kızılkaya setleri. Belin solundan çürüklü yerleri asıl setlerin altına kadar babaları takip ederek ilerledik. Sonrasında babalar kayboldu. Yelken kaya solumuzda kalacak şekilde her seti inebileceğimizi de düşündüğümüz yerlerden tırmanarak yükseldik. Fotoğrafta gösterdiğimiz noktaya geldiğimizde tırmanışı kolay ama inişi hiç de güvenli olmayacak bir setti. Bir süre sette gezip alternatif yollar aradıktan sonra yanımızda iniş için ip de olmadığı için risk almaya gerek görmedik ve dönüş kararı aldık.
5 Temmuz Çarşamba
Önceki gün faaliyetimizi çok erken bitirip kampa döndüğümüz için bu sefer biraz daha ağırdan alarak başladık günümüze. Sabah saat 8 de kalktık. Mola kayasının oradaki kamp alanımıza henüz güneş vurmamıştı, kahvaltımızı yapıp, iki paket peynir, bir kavurma ve zeytinimizi bozulmasın diye kamp alanımızın yanındaki suya koyup saat 10’da Çelikbuyduran’a doğru yola koyulduk. 10:23’te Çelikbuyduran pınarına varmıştık. Önceki hafta geldiğimiz faaliyet esnasına patlamamış olan pınar, gürül gürül akıyordu ve bir su molası verdik. Pınardan yükselmeye başlayıp klasik rotadan dik bir çarşaktan Emler’e doğru yükselmeye başladık. Saat 11:40’da zirvenin altındaki slablere varmıştık ve rotamıza renk katsın diye slablerden yükselmeye başladık. On dakika sonra yani 11:50’de Emler zirvedeydik.Yarım saat mola verdikten sonra Hürtepe’ye doğru yola koyulduk ve yarım saatte yani 12:50’de Hürtepe zirvesine vardık.
Sırada Bozkaya vardı ancak Hürtepe-Bozkaya geçişi için iki tarafı uçurum, çürük ve bazı noktaları dik bir geçişten geçmemiz gerekiyordu. Muhammet rota hakkında raporlar okumuştu ve diğer insanların bu geçişi nasıl yaptığına şaşırdı. On dakika boyunca ip mi açsak sikke mi çaksak diye düşünürken ben iki tarafı uçurum kılçıktan oturarak geçmeyi önerdim. Bora bu fikre pek sıcak bakmadı. Ben de ya bir şey olmaz hallederiz diyerek hemen kılçığa gidip oturarak götüm götüm geçişi yaptım. Muhammet rotanın devamı nasıl diye sordu. Devamına da gidip bir sorun olmadığını söyleyip geri döndüm. Bu sefer en önde ben, ortada Bora en arkada da Muhammet yer yer oturarak yer yer dört ayak üzerinde kılçık geçişini yaptık. Bora bu yeri oturarak geçtiğim için “Ali Umut Oturumu” olarak adlandırdı. Geçişten sonra dağ sırtından yürüyerek 13:54’te Bozkaya zirvedeydik.

Hürtepe zirvenin 5 metre altında Bozkayaya inen çürüklü patika. Ali Umut’un oturduğu yere geçip iki tarafı boşluklu kılçık geçişinden sonra soldaki tepeciğe çıktık.
BDK manzaralı Bozkaya zirvesinde biraz vakit geçirip geri dönmeye başladık. Bu sefer hedef Sematepe’ydi. Başta tırstığımız Ali Umut Oturumu’nu bum bum diye geçtik ve 14:48’de tekrar Hürtepe’deydik. Sematepe ile aramızda iki Adsız tepe vardı. Onların arkasındaki Yasemin Geçidi’nden Sematepe sırtına gelip yükselerek zirve yapmayı planlıyorduk ancak yükselti kaybetmemek için iki adsız tepeden yan geçiş yaparak Yasemin Geçidi’ne varmayı düşündük. Yaptığımız yan geçiş çok uzamaya başlamıştı, bir türlü Yasemin geçidini bulamıyorduk. Sonra Wikiloctan bakalım dedik. İlk defa Wikilocu burada kullandık ve fark ettik ki Yasemin Geçidini çoktan (15:30’da) geçip tam Sematepe’nin aldına gelmişiz ve saat 16:30 olmuştu.
Ne yapsak ne etsek diye düşünmeye başladık, Yasemin Geçidine tekrar dönersek yolumuz çok uzayacaktı. Muhammet zirveye doğru yolu inceleyip 2-3 derece çürük kaya tırmanışı ve çarşaktan oluşan, bulunduğumuz yerden direkt Sematepe’ye çıkan rotayı önerdi ve biz de kabul edip yanımızdaki fazlalık malzemeleri bırakarak 16:45’te yükselmeye başladık. Çarşaklı dik bir kulvar olduğu için çıkarken olabildiğince kayalıklardan tırmanarak 17:41’de Sematepe zirveye vardık. Normalde Kocasarp’a geçip oradan Sematepe’ye dönüp Plato-Yedigöller bölgesine gidecektik ancak saat geç olmuştu, bu yaşananları hesaba katmamıştık ve suyumuz da az kaldığı için direkt dönüş kararı aldık. Artık faaliyet bittiği için sakinleşerek zirvede biraz dinlendik ve 18:26’da çıktığımız rotadan aşağı inmeye başladık.

Hürtepe Sematepe arasındaki adsız tepelerinin eteklerinden. Yasemin geçidini ararken Sematepenin altına kadar gitmişiz. Sonrasında basit tırmanış ve çarşak etabıyla platoya bakan yüzden dümdüz zirveye yükseldik.
Çok dik ve çarşaklı inişi 20 dakikada adeta kayak yaparak bitirdik. On dakika dinlendikten sonra Plato bölgesine doğru yola koyulduk ve 19:46’da Plato’ya vardık. Plato’da ilk gün Mola taşının orada karşılaştığımız Dağtrek’ten Faik abi ile laflaşıp sularımızı doldurduktan sonra 20:30’da kamp alanımıza doğru yola koyulduk. Hava kararmaya başlamıştı ve 21:30de Çelikbuyduran geçidine geldik. Hava iyice kararmıştı, geçitte kısa bir mola verip yıldızları izledikten sonra inişe geçtik ve saat 22:00’da mola taşının oradaki kampımıza dönerek 12 saatte 4 zirve yaparak trans faaliyetimizi bitirmiş olduk.
–Ali Umut, Bir kamyonetin arkasında İstanbul’a dönerken

Sematepe zirveden. 2. günkü faaliyetimiz. Kırmızı ile gösterilen şekilde başlayıp Sematepe zirveden platoya dönüp kampa geri döndük.
6 Temmuz Perşembe
Faik Abinin tavsiyesi üzerine Kızılkaya’yı bu faaliyette tekrar denememe kararımızdan sonra bugünün planı DKSK tepeden başlayarak oradaki zirveleri denemek oldu. Bu zirvelere çıkmak geziden önce aklımızda olmadığı için de bu konuda biraz hazırlıksızdık ama Faik Abinin grubunun da o gün DKSK tepeye gittiğini bildiğimiz için onlardan rota bilgisi alarak hangi zirvelere gideceğimize karar vermeyi hedefledik.
Saat 8.00’de uyandık. Bu kahvaltımda dürümüme fesleğenli kaşar mı koysam yoksa tulum peyniri mi diye tulumumda tatlı tatlı yuvarlandıktan sonra kalkıp çeşmenin altındaki yalaktan peynirleri almaya gittim ama peynirleri ve kavurmayı bıraktığımız yerde bulamadım. Bu tatsız gelişme hepimizin iştahını kaçırdı ve kahvaltı boyunca olası şüphelileri düşünüp düşünüp onlara bilendik. Saat 9:40’da kamptan ayrıldık. İyi bir tempoyla saat 11.20’de platoya varıp keyifli bir mola verdik. Saat 11.45?’de yola çıkıp GSM tepenin sağ tarafından DKSK tepenin yamacına saat 12.30?’da ulaştık. Ali Umut ve ben buraya klasik rotadan daha önce tırmanmıştık. Bu yüzden 400 metrelik çarşak tırmanışı içeren ve sırtın arka tarafından dolanan klasik rota yerine hemen önümüzden başlayarak, eğime dik olarak yamacı tırmanan ince, kızıl ve dik bir çarşak hattının kenarındaki slab kayalara tırmanarak doğrudan zirve sırtına tırmanmaya karar verdik. Keyifli II derecelik kısa tırmanışlar ve aralardaki dik çarşaklardan sonra 45? dakikada sırt hattına ulaştık. Kaya biraz çürük de olsa tehlikeli bir durum yoktu. Kayayı gözümüzün kesmediği yerlerde hemen yandaki çarşaktan tırmanışa devam ettik.
Sırt hattında 15 dakika yürüdükten sonra Faik Abinin grubuyla karşılaştık. Bize Süner, Okşar, H4, H3 ve H2 zirveleri için rota bilgisi verdi. Verdiği bilgilere göre Süner tarafındaki sırt hattı temizdi ve hattın sonundaki H3’ün yanındaki Adsız tepeden inmek mümkündü ve Adsız tepe inişini gözümüzün kesmediği durumda da 1 saatlik bir sürede H3’ten Okşar Tepeye dönüp Süner-Okşar Geçidinden vadi tabanına inebilirdik. Başka bir seçenek olarak da DKSK Okşar arasındaki sırttan Kızılkaya tarafındaki vadiye inip Karasay beline geçerek ordan doğrudan kamp alanına dönmekti.

DKSK zirve için bizim çıktığımız alternatif bir yol. Basit kaya tırmanışlarıyla yükselip zirveye ulaştık
Faik Abiye teşekkür edip birlikte fotoğraf çekildikten sonra saat 13.30’da yola çıkıp 13.45’te DKSK zirveye ulaştık. Burda çok oyalanmayıp 14.00’te sırt hattı üzerinden Süner tepeye doğru yola çıktık. Yürürken Karasay Beline giden rotayı gördük ve ne kadar iniş ve çıkış içerdiğini fark edince nefes nefese kaldık ve oracıkta bir mola verdik. Onun dışında yorucu olmayan bir yürüyüşle önce aradaki Adsız Tepeye ardından da az ilerisindeki Süner Tepeye vardık. Süner Tepe zirvesi hafif kırıklı bir zirve olduğu için son 20 30 metrelik çıkışımız küçük kaya tırmanışları içeriyordu. Saat 14.30 gibi zirveye geldik ve 14.45 gibi Okşar tepeye doğru yola çıktık. Sırt hattının ilk kısmı temiz bir çarşak inişinden oluşuyor daha sonrasında geçidin diğer tarafına geçerken sırt hattı biraz daha kırıklı bir hal alıyor ve birkaç yerde boşluk hissiyle baş etmek gerekebiliyor. Bunun dışında keyifli küçük tırmanışlarla ve yan geçişlerle zirveye ulaşmak mümkün.
Saat 15.30 gibi zirveye vardık. Pek oturacak rahat bir yer yoktu. Sırt hattının devamındaki H4 zirvesine bir göz attık ve devam edip etmemeyi değerlendirdik. Zirveye geçiş pek de rahat durmuyordu. Sırt hattı fazla dik olduğu için geçiş yapmak için fazlaca iniş çıkış yapmamız gerekecekti. Zaten faaliyetin son günü olduğu için bu ameleliği gerekli görmedik ve Okşar Tepenin faaliyetin son zirvesi olmasına karar verdik. Bu karardan sonra zirvede güzel ve bir mola verip 16.30 gibi dönüşe geçtik.
Sırt hattına geri dönüp eğim çok dikleşmeden geçide giden bir aralık bulup inişe geçtik. Biraz uçurum kenarı olsa da pek bir zorluk içermeyen bir inişti. Sonrasında keçi keçi yürüyerek 17.30 gibi plato kamp alanına vardık. Burada Faik Abinin grubuyla görüşüp uzun uzun muhabbet ettikten sonra 18.15 gibi kamp alanına doğru yola çıktık. Sonrasında karanlığa kalmadan saat 20.00 gibi kamp alanına ulaştık.

DKSK Zirveden. Kırmızıyla Süner Zirveye. Arka taraftaki patikadan yeşille Okşar Zirveye gidip maviyle de Süner-Okşar geçidindeki karın izin verdiği boşluktan platoya döndük.
Malum olaydan sonra akşam yemeği için ayırdığımız kavurmamız ve güzelim peynirlerimiz olmadan makarna yemek zorundaydık ama kuru bir makarnaya akşam yemeği demeye gönlüm elvermedi. Ben de önceki kamptan kalan bir soğanımı ve bir iki biberi bol yağda Hint baharatlarıyla güzelce kavurarak ve daha sonra bunu kahvaltılık sos ve krem peynirle karıştırarak leziz bir sos hazırladım ve bir şekilde kampın en güzel makarnasını ortaya çıkardık. Makarnayı şaşkınlıkla yok ettikten sonra çadıra geçip memnun bir halde uykuya daldık.
– Bora, bir kamyonetin arkasında İstanbul’a dönerken
7 Temmuz Cuma
Sabah 7 de uyanıp toparlandıktan sonra 8 de yola çıktık. İnişimizi 4 saat diye planlayıp Ulvi Abiyle 12-13 gibi buluşacaktık ancak makine olduğumuz için 8:45’te Karayalak kapısına inmiştik. Ulvi abi 10:30’da gelebileceğini söyleyince yavaş yavaş inerek 10’da Karayalak kamp alanına vardık. Ulvi Abinin faaliyetimizi sağ salim bitirdiğimizi anladığı o güzel yüzünü gördük. Açlıktan öldüğümüz için evinde kahvaltı yapmaya davet etti bizi ve hemen kiraz ağacına dadanarak gözlerimizi doyurduk. İstanbul dönüşü için bilet bakarken bir de ne görelim önümüzdeki üç gün içerisinde hiç bilet kalmamıştı. Bu durum bizi fazlasıyla gerdi ancak bu ekip bir çaresini bulacaktı. Otostop çekerek dönmeyi planlarken Muhammet adeta bizim için gökten düşmüş olan kamyoneti blabla car uygulamasından bularak 3 kişi olduğumuzu ve kamyonetin kasasında gelebileceğimizi söyleyerek problemimizi anında çözdü. Koca bir oh çekerek yola koyulalım dedik ancak Çamardı dolmuşunu da kaçırmıştık. Ulvi abiye biz hallederiz dedik ve bizi Demirkazık köprüsüne bırakmasını istedik. Üç kişiyi bu koca çantalarla alacak yiğiti bulmak neredeyse imkansızdı ama şans bu ekipe gülüyordu, Bora kudretli elleriyle bir araba durdurdu ve o araba çantaları kucaklarımıza almamız sayesinde bizi alarak Niğde merkeze götürdü.
Çantaları köy otogarına bıraktıktan sonra hamam sefasımızı yapıp sodalı ayranımızı içtik. Oradaki arkadaşın önerisiyle Yeşilova restoranda iskenderimizi yeyip 5’er çay içtikten sonra köy otogarına döndük. Saat 19’da kamyonetimiz geldi. Kasasına matları açıp yerleştik. Şuan Ankara’ya yaklaştık. Gezi raporumuzu yazmayı bitirdik. Umarız sağ salim İstanbul’a ulaşırız 🙂
–Bora, Ali Umut, Muhammet
1 yorum
İ. Burak Emmi · 15 Eylül 2023 01:24 tarihinde
Gençler bir kamyonetin arkasında istanbula dönemediniz bir türlü…güzel gezi olmuş, kızılkayayı denememe kararınıza sevindim…öyle herkes de çıkmasın oraya canım! :)))