2-7 Haziran 2017
2 Haziran: 1. Grubun Oba Yerine varışı.
3 Haziran: Çağalınbaşı zirve denemesi.
4 Haziran: 2.grubun Oba Yerine varışı.
5 Haziran: Yıldızbaşı zirvesi
6 Haziran: Beşparmak zirvesi
7 Haziran: Dönüş
Katılımcılar: Ayça Ersoy, Aytaç Paçal, Ege Su Uyar, Fatih Maytalman, Kayacan Vesek, Naci Emre Kılıç, Niyazi Doğan Öncü, Oğuzalp Doğancalı, Ozan Özgür, Pınar Yıldız, Tuğçe Miray Kızıltepe
Gezi öncesi plan:
3-7 Haziran arasında yapılmasına karar verilen yaz kampında ilk zirve olarak bir önceki yılda gidilen Beşparmak Sivrisine gidilecekti, fakat kişi sayısı fazlalığından dolayı sorun çıkmaması için 1 er saat arayla 2 farklı grup olarak gidilmesine karar verildi. 2. Zirve olarak Niyazi ve Fatih Büyük Demirkazık zirvesine grubun diğerleri ise Ozan’ın liderliğinde Yıldızbaşı zirvesine gitmesi planlandı. Bunun yanı sıra Ozan, Emre ve Kayacan 2 gün önceden gidip Çağalınbaşı zirvesine gitmeyi planladılar.
2 Haziran:
Ozan, Emre ve ben(Kayacan) bir önceki gün yemek alışverişimizi yaptıktan sonra saat 20:05 otobüsüne binmiştik. Otobüsün çok sık mola vermesinden dolayı 7:40 da Niğde’ye vardık. Böylelikle 7:30 da binmeyi planladığımız Çamardı servisini kaçırdık, bir sonraki servisin 9:30 da olduğunu öğrendikten sonra çorba içmeye ve marketten eksikliklerimizi almaya karar verdik. Servise bindikten sonra yolculuğumuz yaklaşık 75 dakika sürdü. Servisten indikten sonra 15 dakika hazırlanmadan sonra saat 11 de yoldan geçen az sayıdaki araçlara otostop çekerek yürümeye başladık. 40 dakika sonra bizi almak için duran kamyonetin arkasına atladık. Böylelikle 11:50 de dağ evinin önündeydik(çok sağolsunlar bizi tam önüne bıraktılar). Vakit kaybetmeden vadiye doğru yürümeye koyulduk. Spor ayakkabılarımızla yarım saat yürüdükten sonra taşlı zeminde rahat etmek adına botlarımızı giymek için mola verdik ve o sırada 4 şişemizden biri patladı. Bu 15 dakikalık mola sırasında sevimli bir köpek yanımıza yanaştı ve beraber yürümeye başladık. 20-30 dakika yürüdükten sonra Emre çantasına asılı spor ayakkabısının düştüğünü fark etti. Bu yüzden çantasını bırakıp geriye doğru yürümeye başladı. Emre’nin ayakkabısını bulmasıyla 15 dakika kaybederek yürümeye devam ettik. İlk molayı uzun tutmamız ve ayakkabının düşmesinden doğan zaman kaybıyla mola vermeden sevimli köpekle beraber yürümemizi sürdürdük. Saat 14:00 olduğundan karşımıza yaklaşık 2.5 metrelik aşılması basit bir duvar çıktı. Çantalarımızı dahi çıkarmadan bu duvarı aştık fakat arkadaşımız olan köpek çıkamamıştı. Bunun üzerine ilk olarak Ozan geri indi ve yukarı çıkartmak istedi fakat köpek inmesiyle uzaklaştığı için yardımcı olamadık. Sonrasında ise yolumuza devam etmek isterken köpek ağlamaklı şekilde havlamaya başladı. Bundan dolayı tekrar denemeye karar verdik. Emre geri indi fakat iner inmez köpek geri kaçtığı için köpeğin aptal olduğuna karar kılıp hüzünlü havlama sesleriyle beraber oradan ayrıldık. Yarım saatlik kısa bir yürüyüşün ardından vadiden çıkmıştık, çok vakit kaybettiğimizden dolayı kapıya kadar mola vermedik. Saat 16:30’u gösterdiğinde kapıya varmıştık, çok yorulduğumuzun farkındaydık böylelikle 45 dakikalık uzun bir mola vererek dinlendik. Bu uzun moladan sonra yürüyüşe başlamıştık fakat 1 saat sonra Tekepınarı’nda soluklandık. Bir ara kampı orayı atmayı düşünsek de vazgeçip Oba yerine doğru yola koyulduk. 1 saatin sonunda saat 19:30’da Oba Yerindeki kamp alanımıza varmıştık, fakat zeminin çoğunluğunun karla kaplı olmasından ve su kaynağına ulaşımın kolay olmamasından dolayı oraya atmaktan vazgeçip 200 metre daha ilerleyip karsız düz bir zemin bulduk. Böylelikle çadırımızı saat 8:15 civarında kurmuş olduk. Yemeğimizi yedikten sonra yorucu bir gün geçirdiğimizden dolayı diğer gün saat 8:00’de kalkmaya karar verip, uyuduk.
3 Haziran
8:00 da uyandık, hava açık ve güneşliydi. Kahvaltımızı yaptıktan sonra, kramponların ayarlanmasında kar paleti yüzünden oluşan sorun yüzünden biraz gecikerek, kramponlarımızı takarak saat 10:00’da zirveye doğru yola koyulduk. Yumuşak kar ve yakıcı güneş ile birlikte 45 dakikalık bir yürüyüşün ardından karsız bir zeminde 15 dakikalık mola verdik. Şişelerimizden biri patlak olduğu için sadece 3 şişe su almıştık ve bunun yanında güneş çok fazla yakıyor sonuç olarak çok su tüketiyorduk, elimizdeki suların yetersiz olduğunu düşünürken kayaların arasından ince ince suların aktığını gördük ve sularımızı doldurmaya karar verdik. Kayaları emerek su içip sonrasında sularımızı yavaşça doluyordu. Bu sırada ürkütücü bir sesle irkildik ve baktığımızda Beşparmak kulvarında küçük bir çığ vardı. Bu olaylar yaklaşık 30 dakikamızı aldı. Yolumuza devam ettik ve saatler 13:00’ü gösterdiğinde kar bulunmayan tırmanış bölümüne varmıştık(2 derece). Arkamızdan gelen bulutların farkındaydık, kramponlarımızı çıkararak yolumuza devam ettik, adımlarımızı dikkatli atmamız gerekirdi kayaların üstündeki ince tabaka şeklinde çarşak vardı. 40 dakika sonra Akçay geçidine vardık. Fakat tırmanışımızın çoğunda arkamızdan gelen bulutlar Akçay geçidine varmış ve görüş mesafemizi oldukça azaltmıştı. 30 dakika bekleyip bulutların durumuna bakacaktık ki dolu yağmaya başladı. Bunun üzerine doğrudan dönmeye karar verdik. Dolu kısa süreliydi sadece 3-4 dakika sürdü. Sonrasında yaklaşık 1.5 saat içinde inerek kamp alanına ulaştık.
4 Haziran
2. grup 7:30’da Niğde’ye varmış fakat o saatteki Çamardı arabasının beklememesi üzerine saat 10:00’daki servise binebilmişlerdi. Bu sırada biz dinlenmekten sıkılıp yanımıza hiçbir şey almadan Hacettepe’ye doğru yola koyulmuştuk. Çok fazla kara basmadan yürüyebileceğimizi sanmıştık fakat düşündüğümüzden fazla kar vardı. Tozluk dahi giymediğimizden ayaklarımız sırılsıklam olmuştu. Yaklaşan karabulutlar ve gökgürültüsü sesleri yüzünden tepeye varmadan geri dönmeye karar verdik. Bu sırada 2.grup yağmur altında yürümeye devam ediyordu. Saat 17:30 gibi 2.grup kamp bölgesine vardı. Çadırlar kurulup yemekler yenildikten sonra herkes tek bir çadıra toplanıp(evet 11 kişi) diğer gün için plan oluşturuldu. Önceki günlerde sıklıkla duyulan kar oturma sesleri ve beşparmak kulvarına çığ düşmesi üzerine 9 kişilik ekibin Yıldızbaşı’na gidilmesine karar verildi. Yıldızbaşına gidilirken Beşparmak kulvarı gözlenecek böylelikle diğer gün Beşparmak’a gidilip gidilmeyeceği belirlenecekti. Bunun yanı sıra Niyazi ve Fatih Büyük Demir Kazık deneyeceklerdi. Toplantı sonrasında herkes kramponlarını ayarladı ve kendi çadırlarına geçti.
5 Haziran
Saat 5:30’da alarmlar çalmış ve herkes uyanmıştı. Hava çok güzel ve bulutsuzdu. Kahvaltılar yapıldıktan sonra planlandığı gibi 7:30’da çıkılacaktı fakat çadırlardan birinde çıkan fare(korkutucu değil çok tatlı minik bir fareydi) 5 dakikalık küçük bir zaman kaybına yol açtı. Kramponlar giyilmeden iki gün önce 1. Grup tarafından açılan izler yardımıyla hızlıca yürümeye başladık 45 dakika içinde göl manzaralı ilk mola yerimize vardık. Golün üstü kısmen buzla kaplıydı. 15 dakikalık molanın ardından tekrar yola koyulduk. Tahmin ettiğimizden hızlı gidiyorduk, 40 dakika sonra kardan kurtulmuştuk ve tırmanış bölümüne varmıştık. Burada verdiğimiz 20 dakika molanın ardından 2 derecelik basit tırmanışımıza başladık, tek sorun kayaları kaplayan çarşak örtüsüydü. Yaklaşık 80 dakikanın ardından saat 10:35’de 3400 metrede bulunan Akçay geçidin Yıldızbaşına yakın tarafındaydık. Burada da 20 dakikalık bir dinlenmeden sonra zirveye doğru yola koyulduk. Yıldızbaşına giden patikalar karla kaplı olduğu için zirve yapmak zorlaşmış normalden daha fazla tırmanış yapmak zorunda kalmıştık. Sonuç olarak saat 11:45’i gösterdiğinde herkes başarıyla zirvedeydi. Zirvenin tadı çıkarıldıktan sonra inişe geçildi. İnerken kayaların üzerindeki küçük taşlar kayma tehlikesi vardı. Dikkatlice tırmanış kısmı inildikten sonra sallana sallana 14:30’da kampa varmıştık. Yaklaşık 2 saat sonra Fatih ve Niyazi kampa vardılar. Onlar ise BDK zirvesine 100 metre kala koşulların elverişsiz olduğundan dönmüşler.
6 Haziran:
Beşparmak Zirvesi Faaliyet Raporu Bir önceki gece alınan kararlar doğrultusunda gece 02.00’da uyandık. Hazırlıkların tamamlanmasının ardından 1. grup (Fatih, Aytaç, Pınar, Ege, Emre) 03.30’da, 2. grup (Ozan, Kayacan, Oğuzalp, Miray) 03.45’te yola çıktı. Yaklaşık 45 dakikalık bir yürüyüşün ardından kulvar başında minik bir mola verildi. Sonrasında her şeyin güllük gülistanlık geçeceğine neredeyse emin olduğumuz kulvara giriş yaptık. İlk yarım saatte havanın ısınmasıyla kayalardan kopan taş kütlelerinden sakınmaya basit bir bilgisayar oyunu edasıyla bakarak eğlenirken sonraları özellikle 2. grup taşlardan ziyadesiyle nasibini aldı. Kopan taş kütleleri çok da büyük olmadığı için çok sorun teşkil etmemişti, küçük sıyrıklar ve morluklarla kulvar mola verilmeden tamamlandı. Kulvar bitiminde verilen ilk grup için 40, ikinci grup için 20 dakikalık mola esnasında Fatih ve Emre devam etmek için zeminin uygunluğunu kontrol ettiler. Çıkılabilir olduğuna karar verilince bu sefer iki gruba ayrılmadan, Ozan’ın zirveye kadar çıkmama kararı üzerine 8 kişi kalarak, tırmanışa başlandı. Nispeten zorlayıcı bir tırmanış olmadığı için yaklaşık yarım saat içinde saat 08.45 gibi zirveye ulaşıldı. Mutlu mesut bir şekilde zirvede geçirilen 20 dakikanın ardından dönüşe geçildi. Kulvara kadar olan iniş kısmı çıkıştan daha zorlu olduğu için aralık mesafesini arttırarak daha yavaş bir şekilde indik. Kulvardan inişe başladığımız andaki mutluluk ve huzur yaklaşık 20 dakika sonra yerini korku ve endişeye bıraktı. Hava sıcaklığının artmasıyla kopan taş kütlelerinin boyutu her saniye daha da artıyor ve müthiş bir ivmeyle aşağı düşüyordu.Kulvarın çıkışı bize bir oyun gibi gelirken inişi hepimiz için, özellikle biz arkada kalanlar için tam olarak hayatta kalma mücadelesiydi. Vücudumuzu sıyırıp geçen kocaman taşların görüntüsü ve sesi hepimizde travma etkisi yaratmıştı. Bir an önce kulvarı bitirmek istiyorduk fakat sürekli kopan taşlar ilerlememize engel oluyor, asla siperden kalkamıyorduk. En sonda kalan Ozan, Pınar, Oğuzalp ve ben siperde bile artık güçlükle durabiliyor, ölüm korkusunu iliklerimize kadar hissediyorduk. Taşlar asla duracak gibi değildi ve en sonunda en arkada bize sürekli taşların geldiğini haber veren Ozan kaymamız gerektiğini söyledi. Ama ne biz kayabilecek bir durumdaydık ne de zemin bunun için elverişliydi. Down climbing yaparak inmek de gittikçe güç hala gelmişti. Ben kaymayı denedim ama zeminin elverişsizliği kontrolümü kaybetmeme sebep oldu ve yaklaşık 20 metre sonra durabildim. Hala kulvarın bitmesine 20 metre falan vardı. Daha düzgün bir yerden Oğuzalp, Pınar ve ben kaymayı denedik. Sinir krizleri eşliğinde bir süre kaydıktan sonra herkes psikolojisi bozuk bir şekilde kulvarı tamamlamıştı. İniş aşamasını da Pınar’ın omzuna koca bir taşın çarpması dışında küçük sıyrıklarla atlattık. Kulvardan çıkış ve kamp alanına dönüş yaşadığımız olayın şokuyla yavaş hareket etmemize sebep oldu ve yaklaşık 12 gibi kamp alanına vardık.
Tuğçe Miray Kızıltepe
7 Haziran
Büyük bir kaza olmasının eşiğinden döndüğümüz yaz kampının dönüş gününe gelmiştik. Herkes uyanıp kahvaltısını yaptıktan sonra çadırları toplamaya koyuldu. Çadırları toplarken evvelsi gün karşılaştığımız fare ile tekrardan karşılaştık. Toplandıktan sonra topluca fotoğraf çektirip saat 10:30’de yola koyulduk. 12:30 da Arpalık’a vardıktan sonra traktöre binip Aladağlardan ayrıldık. Niğde’de erkekler hamamda yıkanırken kadınlar hamamı saat 16:00 dan sonra kapandığı için kadınlar öğretmenevinde yıkandı. Sonrasında öğrenci mekanı gibi bir yerde döner yiyip iyice karnımızı doyurduk. Ardından bir bahçede çayımızı içtikten sonra otobüse binip İstanbul’a doğru yola koyulduk.Böylece bu güzel yaz kampı maceramız son bulmuştu.
Kayacan Vesek
1 yorum
Gökhan Bilenoğlu · 5 Kasım 2017 20:25 tarihinde
Okurken dehsete dustum, muthis bir macera