İSTANBUL’DAN ÇIKIŞ : 20 HAZİRAN SALI 20.00
İSTANBUL’A VARIŞ : 26 HAZİRAN PAZARTESİ 08.00
KAMP YERİ : ÇELİKBUYDURAN , YEDİGÖLLER PLATO BÖLGESİ
GEZİ SORUMLULARI : ALİM ÖRNEK, EFE KAAN TAĞA
Ekipler :
DKSK – Süner Tepe 1: Nil Juliette Altıntaş, Yağız Elbeli, Farhad Allahverdiyev, Oğuzhan Kızıltaş, Mert Umut, Batuhan Şahin, Filiz Özerdem
DKSK 2 : Alim Örnek, Efe Kaan Tağa, Bora Turan, Ali Umut Usta, Ahmet Serdar Ünal, Erdem Aydın
Emler : Nil Juliette Altıntaş, Oğuzhan Kızıltaş, Mert Umut, Cem Gürbüz, Salih Saygın Bozal, Yağız Elbeli
Emler – Hürtepe : Alim Örnek, Efe Kaan Tağa
Dağa gitme planı yapmanın süreklilik içermesi gerektiğini düşünmüşümdür hep. Özellikle Aladağlar gibi mikroiklime sahip bir bölgeye gidecekseniz, orada dağın sizin için yapacağı tüm planlara hazırlıklı olmalısınız. Dönmek, yeri geldiğinde planın bir parçası olmalı, çünkü dağ ile inatlaşmak hoşunuza giden sonuçlar doğurmuyor. Şimdi bu vaazı neden verdiğimi sorguluyorsunuz muhtemel olarak. Anlatayım, henüz devraldığımız, bizden sonra da devam edecek hikayenin bir kısmını anlatmak bugün bana ve birkaç arkadaşıma düşüyor.
Kampın tarihini 13-18 Haziran olarak belirlemiştik ilk başta. Son bir aydır tüm BÜDAK’ı seferber ettiğimiz koşu ve tırmanış antrenmanlarının hemen ardından, bomba gibi kondisyona sahip bir ekibi bu tarihler arasında Aladağlar’a götürmek oldukça makul görünüyordu. Fakat sürekli değişen hava durumu ve Ulvi abiden aldığımız haberler doğrultusunda gezi toplantısı ve zirve planlarını yaptığımız günün ertesi geziye bir gün kala kampı bir hafta ertelemeye karar verdik.
Tarih yaklaşırken tekrar bir nabız yoklaması yaptığımızda, 27 kişilik ilk kamp ekibinden 15’i ikinci kamp için uygundu. Daha az insanı dağa götürmenin üzüntüsü ve uzun plato yolunda patlama riskinin doğuracağı olumsuz sonuçların azalmasının getirdiği küçük bir rahatlama ile yeni planları yapmaya başladık.
Geziyle alakalı planlamayı diğer gezilerden farklı olarak esnek tutmak istiyordum. Kesin saatler belirleyip duraklama yerlerini kesin olarak belirlemek yerine , ekibin durumuna bağlı olarak yine daha önce belirlenmiş backup planları devreye sokmak daha mantıklı geliyordu. Ex gezi sorumlumuz Mali ile bu düşüncemi paylaştığımda kendisi de mantıklı buldu ve birçok planı birbirlerine monteleyerek ortaya bir mix çıkardık.
İdeal plan Plato’ya tek günde gitmekti, bunun için hem kendimin, hem de ekibin kondisyonunun yeterli olduğunu düşünüyordum. Aksilik çıktığı takdirde, Çelikbuyduran’da bir gece kamp atıp, diğer gün geçide çantaları bıraktıktan sonra Emler-Hürtepe yapıp, geri dönüp kamp yükünü aldıktan sonra Plato’ya doğru yola çıkmayı düşünüyordum. Tabi her şey istediğimiz gibi olmadı, eğitim vermek ve zirve denemek için gittiğimiz kampın dağlardaki yoldaşım Efe ile tur rehberliğini andıran çileli bir yolculuğa dönüşeceğinden habersizdik. (Alim)
İlk Gün – 21.06.23
Niğde’ye varış (Alim)
İstanbul’dan Niğde’ye giden 20.00 Kamil Koç otobüsüyle yola çıktık. Buradan gezi düzenleyen, bir şekilde yolu BÜDAK faaliyeti aracılığıyla ya da herhangi bir sebepten dolayı Niğde’ye düşen herkese sesleniyorum, Kamil Koç bozmuş arkadaşlar. Servis saatleri, mola yerleri, muavinlerin malzemeye olan davranışları vs. tam anlamıyla falsolar. Biletini aldığınız koltuğa dahi oturamayabiliyorsunuz. Niğde Aydoğanlar candır.
Plato’ya doğru yola çıkış (Cem)
Okul servisi ayarlayamadığımız için bireysel olarak ayaraldığımız otobüslerle geldiğimiz Niğde Otogarı’na 21 Haziran sabahında vardık. Herkes otogara vardıktan sonra, saat 8.45’te servise binerek hep beraber yolculuğa başladık. (Servis için 60’ar ₺ ödedik)
Yaklaşık 9.40’ta yol üstündeki bir çorbacıya uğradık. Burada ortalama kalitedeki çorbalarımızı içtik, su alışverişimizi yaptık.
Saat 10.20’de dağ evine ulaştık ve çantalarımızı Ulvi Abi’nin traktörüne yüklemeye başladık.
10.45’te traktöre tamamen yerleştik ve yola çıktık.
Bugün benim mükemmel çadırbaşım Nil’in doğum günüydü. Kısıtlı imkanlar ile doğum gününü traktörde kutladık.
Bol titreşimli, yorucu ama bir o kadar da eğlenceli traktör yolculuğundan sonra saat 11.28’de traktörden indik ve Karayalak kamp alanına vardık.
Saat 11.55’te yola çıktık.
Saat 12.54’te kapıda kısa bir mola verdik ve ardından yolculuğumuza devam ettik. Saat 13.20’de tekrar yola çıktık.
Saat 15.00’te 2900 metrelik bir noktada mola verdik.
Mola sonrasında saat 15.45’te yola devam ettik ve 16.24’te dinlenme taşına ulaştık. Ardından çanta sırta, saat 16.45’te yola koyulduk.
İrtifa kazandıkça sıcaklık düşmeye ve sis artmaya başlıyordu. Yürüyüşün sonlarına doğru sis çok fazla arttığı için aramızdaki kısa mesafeyi açmadan dikkatli bir şekilde yürüdük.
17.50’de Çelikbuyduran’a varış sağladık. Hızla çadırları kurmaya başladık, ancak ani bir şekilde yağmur başladı. Yerler taşlık olduğu için çadırların kazmalarını yere saplamakta zorlandık. Çok zor da olsa Çadırları kurduktan sonra yağmurun şiddeti azaldı. Gece boyunca rüzgar şiddetini fazlasıyla hissettirdi. Gece boyunca acaba çadır uçar mı diye düşünmekten gözümüze uyku girmedi. Fakat mükemmel sağlam çadırlarımız geceyi sorunsuz bir şekilde atlatmamıza yardımcı oldu.
Gece Nazlı kötüleştiği için Nazlı’yı aşağıya indirme kararı alındı. Alim ve Efe Nazlı’yı aşağı indirdi.
İlk güne dair notlar (Alim)
Keyifli başlayan yolculuğun sonlarına doğru gerginlik tırmanıyordu, hızlı adımlarımdan dolayı Allahsız olduğuma dair arkada dolaşan söylentileri ve az mola verdiğimden dolayı ağızlardan çıkan sevgi dolu sözleri dinleyerek bir elimde iki baton ve diğer elimde siste işe pek de yaramayan wikilocla cebelleşiyordum. Mola veremezdik, çünkü çoğumuzun böyle bir soğuk beklentisi olmadığı için o rüzgarı ve havayı kaldıracak bir dağ kombinimiz yoktu. Durmak demek daha da üşümek demekti, kısa su molalarıyla idare etmek zorunda kalıyorduk. Benim kafamdaki şey de bir an önce Çelikbuyduran’a varıp kamp atmaktı, yorulmadık bence, ama çok üşüdük be anam, özellikle elciklerim. Burada bir not düşmek isterim, böyle havalarda o son çıkış insanı çok yıpratıyor, alternatif olarak dinlenme taşının hemen karşısında o kadar rüzgar almayan düzlük bir alan var. Oraya da kamp atmak mantıklı olabilir.
21-22 Haziran’ı birbirine bağlayan gece (Alim)
Gece 22.00 civarı sevgili çadır yavrum Nazlı’nın sesiyle uyandım, zor nefes alıyordu ve oldukça huzursuz görünüyordu. Ne olduğunu sorduğumda kendisini ölecek gibi hissettiğini söyledi. Bu söylediği karşısında daha önce böyle bir durumla karşılaşmadığım için ne yapacağımı bilemedim. Sözün şokunu atlattıktan sonra Nazlı’nın bilincini kontrol ettim, konuşturdum, anlamlı cümleler kurduğuna emin olduktan sonra ateşini kontrol ettiğimde yandığını farkettim. Zor nefes aldığını ve her nefesinde ciğerinde bir yanma hissettiğini söyledi. İrtifa hastalığına benzer yanları vardı, fakat ciğerinin yanması ve yüksek ateşin bir arada görünmesi başka bir olasılığı içinde bulunduruyordu. Medkitteki ilaçlara göz attım fakat işe yarar bir ilaç bulamayınca Nil’den ağrı kesici ve ateş düşürücü aldık. Tulumun fermuarını açtırıp üstünü çıkarttırdım, gece boyu ateşini kontrol ettim fakat düşmüyordu. İyi ihtimali düşünerek ‘Nazlı’cım sen yel yemişsin’ diyerek Nazlı’yı teskin etmeye çalıştım. Sabahı beklemekten başka bir çaremiz yoktu zira dışarıda çadırı yerinden çıkaracak bir rüzgar vardı.
İkinci gün – 22.06.23
Erdem liderliğinde Plato’ya gidiş (Cem)
Sabah saat 7.00’de uyandık ve eski başkan Erdem’in liderliğinde saat 10.00’da kamp alanından ayrılarak yürüyüşe başladık.
10.40’ta karlı bir bölgede durarak, tozluğu olanlar tozluk giydi.
Saat 11.20. İşte ulaşmak için uğrunda günlerdir kan, ter ve göz akıttığımız Yedigöller Platosunun muhteşem manzarası:
Bu manzaranın keyfini daha fazla yaşamak için kısa bir mola verelim dedik.
Mola sonrasında saat 11.28’de tekrar yola çıktık.
Saat 11.45’te Yedigöller kamp alanına ulaştık ve çadırlarımızı kurmaya başladık.
Kampa vardıktan sonra tuvalet bölgelerini belirledik.
Platoda ufak bir dağ evi vardı. İçinde işlevsel olmayan lavabo ve tuvaletimsi şeyler vardı. BÜDAK toplantıları için güzel bir mekan.
Saat 12.40’ta (Erdem, Bora, Serdar ve ben) keşif için yola çıktık ve GSM tepeye doğru ufak bir grup olarak ilerledik.
Kimi yerlerde 2-3 diş sinyal alınabiliyor gözükse de telefon sinyali oldukça zayıftı, arama veya mesaj gönderme imkanı bulunmuyordu. GSM tepeye giden ekipte Vodafone ve Turk Telekom vardı. Turkcell ile de şansımızı denemek için GSM tepeden kampa Turkcell’i olan var mı diye bağırdık. Ve Oğuzhan Turkcell telefonu ile geldi. Turkcell işe yaramıştı.
Saat 13.10’da Oğuzhan’ın telefonu ile Alim’leri arayabildik.
Ardından Erdem ve Bora, kazma eğitimi verilebilecek uygun yerleri keşfetmek üzere ayrıldılar. Saat 13.35’te Erdem ekibimiz geri döndü ve kar koşullarının kazma eğitimi için uygun olmadığını fakat diğer eğitimlerin verilebileceğini belirtti.
Saat 14.30’da eğitim için yola çıktık.
Eğitimde “deadman”, kar kazığı, kazma yardımı ile ip inişi, üstten emniyet gibi konularda eğitimler aldık.
Eğitim bitti ve saat 17.25’te kampa geri döndük. Kampta da “Beeper” kullanmayı öğrendik. BÜDAK’ın geleneksel beeper ile saklambaç oyununu da oynamayı ihmal etmedik.
Akşam yemeğinden sonra yarın için zirve toplantısı yapıldı. Erdem ve Nil liderliğinde 6 ve 7 kişilik iki gruba ayrıldık.
Alim, Efe ve Nazlı’nın Çamardı macerası (Alim)
Sabah Nazlı’nın daha iyi olacağını ümit ederek gece 5 gibi uyumuştuk. Kalktığımızda ateşi düşmüştü fakat karnı ağrıyordu ve bitkin durumdaydı. İyileşeceğini ümit etmek gibi bir lüksümüz yoktu ve daha da izole bir bölgeye Nazlı’yı götürmek çok riskliydi, bundan dolayı kendisini hastaneye götürmeye karar verdik. Her türlü ihtimale karşı iki kişinin indirmesi daha mantıklıydı. Fakat kamp ekibinde daha önce dağa gitmiş ve zirve yapmış tecrübeli 4 kişi vardı. Erdem, Nil, Efe ve ben. Bir senenin enkazının yorgunluğunu yaşayan sevgili ex başkanım değerli dostum Erdem’i daha fazla yormamak adına, Nil’in de zirvelerdeki muhteşem performanslarına dair duyduğum hikayelere dayanarak, yanıma kampın kahramanlarından dağlardaki yoldaşım çilekeş Efe’yi alarak Nazlı’yı indirme planını devreye soktuk. Erdem ve Nil de ekibi Plato’ya götürüp eğitimlerin bir kısmını vereceklerdi. Çok iyi iş çıkardılar, valla hepsinin alnından öpmek istiyorum, keşke öpeydim orda.
Nazlı’yı 3 saatlik sisli bir yolculuk sonucu Karayalak’a indirdik ve Ulvi abinin pikapıyla hastaneye götürdük. Doktor üşütmeden kaynaklı ateş teşhisi koydu, yani buna benzer bir şeyler söyledi. Daha sonrasında Çamardı’da Karadağ Lokantası’nda (lütfen not edilsin inanılmaz iyi bir yer) çok çok güzel yemekler yedikten sonra saat 3 gibi Efe ile Karayalak’tan tekrar Çelikbuyduran’a doğru yola çıktık. Vardığımızda inanılmaz bir rüzgarın etkisindeydi Çelikbuyduran, çadırdan çıkamıyorduk, gece Efe’yi sürekli poller üzerimize kapanmasın diye cebelleşip benden yardım isterken buluyordum. Hayat hakkında ve dağcılık hakkında yaptığımız sorgulamaları ve o kadar olumsuzluğa rağmen makaramızın hiç eksik olmayışını unutmayacağım uzun süre.
Üçüncü gün – 23.06.23 – Plato’da zirve denemeleri
H2 (Ali Umut Usta)
Ekip : Ali Umut Usta, Erdem Aydın, Bora Turan, Ahmet Serdar Ünal, Cem Gürbüz, Salih Saygın Bozal
Önceki gece zirve grupları belirlenmişti. Bizim ekip diğer gruba göre bir tık daha zor bir şeyler deneyecektik. Grubumuzda liderimiz Erdem olacaktı ve ben (Ali Umut), Bora , Serdar, Cem ve Salih H2-H3 zirvelerini deneyecektik. Sabah 6:30 da kalkıp kahvaltımızı hızlıca yaptık.
Yanımıza bazı teknik malzemeler (kazma, kuşam) aldık. 8:17’de platodan yola çıktık. GSM tepenin solundan Wikiloc kullanarak yola koyulduk. Önümüze yavaştan kar çıkmaya başlamıştı ve sadece üç kişide tozluk vardı o yüzden önden onlar gidip iz açıp tozluksuzlar da arkalarından geliyordu. Bir noktadan sonra Wikiloc’un gösterdiği rotadan kardan dolayı gidememeye başladık. Sonra göz yordamıyla kendimize kolay gelen bir kar kulvarından çıkarak yükselmeye başladık. Başlarda baya da iyiydik bam güm çıktık, kazmalar aşırı iş gördü onlarsız yapamazdık ama yaz bile olsa tozluk şart!! O sırada Nil’in grubu vadinin diğer tarafından DKSK’ya doğru gidiyordu, onları görebiliyorduk.
O sırada kar kulvarımız bitmişti ve kayalara gelmiştik ama kayalar kardan daha zordu, çürük ve parçalı kayalarda yükselmesi çok zordu, kramponumuz da yoktu. Böyle olabileceğini tahmin etmemiştik ama devam ettik. Kayalardayken biraz gerildik çünkü bir sürü taş düşüyordu. Bir noktada (zirveye 150-200m kala) Erdem siz bir durun bakayım çıkılır yer var mı dedi ve gözüne kestirmedi rotayı. Aşağı inelim ve başka yol bakalım dedi. Aşağı inmeye başladık, inerken ayak izlerimizden indik çığ yaratmamak için. Bazı noktalarda, adım adım inmek zor olduğu için, kardan kayıp kendimizi kazmayla durdurduk, çok zevkliydi. Aşağı inince Erdem salalım burayı çok kar var dedi olur dedik. Çoğumuz zirve yapamasak da baya tatmin olmuştuk. Kar kulvarı ve hafif tehlike güzel hissettirmişti. Bu yollarda çıkmak kadar çıkamamak da vardır. DÖNMEK VAR ÖLMEK YOKTUR. Artık dönelim diyince başta çok dikkatli geldiğimiz yolları bam güm indik. En azından denemiştik. Dönüşte gidişimiz kadar dikkat etmeyince geldiğimiz yerden dönemedik ve abidik gubidik yerlerden inmemiz gerekti. Saat 13.30 gibi kamp alanına döndük.
DKSK – Süner Tepe (Filiz)
Ekip: Nil Juliette Altıntaş, Yağız Elbeli, Farhad Allahverdiyev, Oğuzhan Kızıltaş, Mert Umut, Batuhan Şahin, Filiz Özerdem
Süre: 9 saat
Saatler 9.10’u gösterince Nil, Mert, Farhad, Oğuzhan, Batuhan, Yağız ve ben DKSK zirveye doğru yola koyulduk. Nil dışındaki herkesin ilk zirvesi olacağı için hepimiz oldukça heyecanlıydık. Dağ sümbüllerinin bize eşlik ettiği yollarda beklediğimizden fazla kar kütlesinin bulunması sonucu rotanın solundan ilerliyorduk. 10.20’de verdiğimiz 15 dakikalık molada tabanı ayrılmaya başlayan botlarımı da Nil’in marifetiyle bir şekilde bağladıktan sonra aynı tempoda devam ettik. Çıkışımız oldukça rahat ve manzaralı devam ediyordu. Artan rüzgarla uyum içinde yükselebilmek uğruna 11.13’te durup giydiğimiz polarlar ve yediğimiz fıstıklarla işimiz bitince tekrardan yola koyulduk. Hava açık ve güzel olmaya devam ediyordu! Oğuzhan bulutların üstündeki zirvede Niğde gazozunu yudumlarken saat çoktan 12.10 olmuştu.
Telefonda yakınlarımızla özlemimizi giderdikten sonra (zirveye Niğde gazozu götürürseniz internetiniz de çekiyor) Süner Tepe’ye geçişte bol miktarda bulunan yumuşak karın güvensizlik yaratıp yaratmadığını tartışmaya başladık. Telsizden Erdem ve Alim’e de danıştıktan sonra dönmemizin daha güvenli olacağı kesinleşmişti. Ekip olarak 13.17’de, yasak aşk edasıyla arada Süner tepeyle göz göze gelerek inmeye başladık. Alçaldıkça, Süner tepeye bu kadar yaklaşmışken görüp de dokunamamak ekibin içine dert olmaya başlıyordu. İrtifamız 3500’e düşünce Yağız dayanamayıp “Abi bakın şu ileride kar yok oradan çıkarız Süner’e” adındaki zehri ekibe sundu. Erdem’den de yeterli zamanımız olduğunun onayını alıp akan sulardan sularımızı doldurunca bu sefer Süner Tepe’ye doğru yükselmeye başladık. Anne kucağı gibi hissettiren minik tırmanışımsı yerlerden geçtikçe içimiz mutluluk, sevinç ve güç doluyordu. 14.05’te ve 14.44’te verdiğimiz küçük molaların desteği ile 15.17’de Süner Tepe’ye ulaştık. Fakat Wikiloc ısrarla Okşar Tepe’de olduğumuzu söylüyordu. Kafamız karışmaya başlayınca emin olmak için defterdeki sayfalara bakıp (tabii çoktan deftere Okşar Tepe yazmamışız ve sonra karalamamışız gibi) Süner Tepe’de olduğumuzu yeniden öğrendik.
Bu zirvede çok fazla zaman kaybetmeden Nil iniş için uygun bir yer buldu ve 16.00 gibi inişe geçmeye başladık. Yolda ilk önce Batuhan’ın ağrımaya başlayan ayağı, sonra Mert’in kayıp bacağını çarpması, en sonunda da benim ayakkabılarımın tabanlarının ayrılması sonucu verdiğimiz molalar ve tempoyu yavaşlatmamızla 18.30 sularında kamp yerine vardık. Buradan bize öncülük edip, 6 kişiye ilk zirvelerini yaptıran Nil’e kocaman bir teşekkür ediyorum, iyi ki varsın!
Emler Hürtepe Zirve (Alim)
Ekip : Alim Örnek, Efe Kaan Tağa
Süre: 5 saat
Sabah önceki gecenin rüzgarı hala devam ediyordu. Efe ile kahvaltı hazırlamaya üşendiğimizden mütevellit probis çay kombosuyla depoları doldurduk, çadırın içinde rüzgar dinene kadar beklemeyi düşünürken yanımızda kamp atan insanların toplandığını görünce cesaretlendik ve kamp yükünü toplayıp geçide doğru yola çıktık.
Geçide geldiğimizde Efe’ye baktım, devam eden rüzgarın eşliğinde dudağımdan “La gardaş la gel şu Emler’e çıkak belki Hürtepe’ye de geçer geri dönerik” sözleri döküldü. Çantaları 10.15 gibi geçide bırakıp zirveye doğru yürümeye başladık. 11.00’da zirvedeydik, internette biraz takıldıktan sonra ne yapacağımıza karar vermeye geldi sıra. Hürtepe’ye gitsek mi gitmesek mi diye biraz tartıştıktan sonra karlı sırt hattını takip ederek Hürtepe’ye de geçip dönmeye karar verdik. 45 dakikalık yarı slab yarı patika takibiyle 12.15 gibi Hürtepe’ye vardık.
Emler’den geldiğimiz yolda kar vardı ve çok dik görünüyordu gözüme o an için. Kafamdaki plan Oğlakkayası’ndan inip tekrar geçide varmaktı. Fakat vadiye doğru indikçe fark ettim ki o geçişi çoktan kaçırmıştık. Burada ikimizin de sinirleri artık iyice bozulmuştu, Oğlakkayasını bir türlü sağımıza alıp dönemiyorduk. Efe’nin sevgi dolu sözcükleri eşliğinde neredeyse Plato’ya kadar indik 🙂 . Bu gezinin en ikonik anlarından biri, Efe’nin indiğimizde “Oğlakkayası’nı sağımıza alamadık” sözleri oldu.
Yaklaşık 30 saatte Çelikbuyduran’ı iki defa inip çıkmanın ve sürekli olarak rüzgar ve soğuk yemenin etkisiyle yürümeye dahi mecalimiz kalmadığından Erdem ve Serdar’dan Çelikbuyduran’daki kamp yükümüzü almalarını rica ettik, kendileri de bizi kırmayıp güzel bir kıyak geçtiler, eşyalarımızı alıp geldiler, teşekkürler arkadaşlar.
Dördüncü gün – 24.06.23
Kazma krampon eğitimi (Cem)
Kahvaltılarımızı yaptıktan sonra alacağımız eğitimin devamı olan kazma krampon eğitimi için saat 9.00’da yola çıktık ve karlık bir bölgeye geldik.
Eğitimde dört farklı düşüş pozisyonunda kazma ile kendimizi nasıl durdurabileceğimizi ve krampon ile kulvarda yukarı, aşağı, yan yan yürüme eğitimleri aldık.
Saat 11.00’da eğitim bitti, kamp alanına geri döndük. Saat 12.00’da ise yine 2 farklı zirve grubu ile zirvelere gitmek için yola çıktık.
Emler Zirve (Mert Umut)
Ekip : Nil, Oğuzhan, Cem, Salih, Yağız, Mert Umut
Süre: 4.5 saat
Sabah gerçekleştirdiğimiz kazma krampon eğitiminden sonra havanın da açık olmasının verdiği motivasyonla Nil, Oğuzhan, Cem, Salih, Yağız ve benden oluşan bir ekip Nil’in önderliğinde 12’de Emler’e doğru yola çıktık. Yolun başında öğlen güneşinin de bizi çarpmasıyla her ne kadar dönmeyi gözden geçirmiş olsak da vazgeçmedik ve 1 saat 15 dakikalık sıkı bir yürüyüşün ardından Çelikbuyduran Geçidi’nin rüzgarsız bir noktasında mola verdik. 15 dakikalık bir molanın ardından Emler’e ana patikadan çıkışa başladık ve ufak bir dolanmanın ardından 14.20’de zirveye vardık.
Burada dün Alim ve Efe’den aldığımız dersle ve grupta yeteri kadar deneyimli kişinin bulunmamasından dolayı başka bir zirveye gitmeme kararı aldık. Bu kararın verdiği rahatlıkla zirvede uzunca bir mola verdik ve internet gerektiren işlerimizi halletmeye çalıştık. Saat 3’e geldiğinde yavaştan inişe geçtik ve bu sefer geçide uğramadan dik çarşaklardan hızlıca platoya inmeye başladık. Çarşak etabının sonunda verdiğimiz kısa bir molanın ardından yaklaşık 1 saatlik bir yürüyüşle 16.30 civarı kamp alanına ulaştık.
DKSK (Bora)
Ekip : Alim Örnek, Efe Kaan Tağa, Bora Turan, Ali Umut Usta, Ahmet Serdar Ünal, Erdem Aydın
Süre: 5 saat
Sabah verilen kazma ve krampon eğitimleri saat 12 gibi bitmişti. Ardından Nil’in grubuyla beraber Emler zirveye gideceğimi sanarken Alim ve Efe onlarla DKSK tepeye gelmemi teklif etti ve ben de kabul ettim. Yola saat 12.30’da çıktık. GSM tepenin sağ tarafından rotaya girdik. Saat 13.00’te ve 13.50’de 5-10 dakikalık küçük su molaları vererek zirve sırt hattına bağlanan yamaca ulaştık. Alim’in tozluğu olmadığı için yer yer yolumuzu kesen kar kütleleri yürürken Alim’i biraz üzdü. Buradan sonra bir süre yamacı yan keserek tırmanan patikayı takip ettik. Bu patika normalde hiç kesilmeden aynı şekilde devam edip sırta kadar tırmanıyor ama biz biraz macera arayıp da patikadan ayrılıp hemen üstümüzde kalan slablere girmeye karar verdik.
Aralarda yine çarşak hatları olmak üzere kısa ve tatlı II II+ tırmanışlarla burayı aştık ve saat 14.30’da son bir mola verdik. Daha sonrasında gayet temiz olan sırt hattı üzerinden yürüyerek saat 15.00’te zirveye vardık. Yarım saat boyunca ilk zirvemin manzarasının tadını çıkarttıktan sonra saat 15.30’da dönüşe geçtik ve rahat bir tempoyla giderek saat 17.30 gibi kampa geri döndük.
Beşinci gün – 25.06.23 – Dönüş (Cem)
Son günümüzde saat 5.00’te uyandık kahvaltımızı yaptık, eşyaları ve çadırlarımızı topladık. Saat 7.00’da çanta sırta fotoğraf çektirdik ve yola çıktık.
Ardından 7.38’de su molası verdik ve saat 8.02’de bir mola daha yaptık. Saat 8.12’de tekrar yola koyulduk ve saat 9.00’da Çelikbuyduran Geçidi’nde bir mola daha verdik.
Saat 9.24’te yolculuğumuza devam ettik ve saat 9.50’de bir mola daha vererek dinlendik (Çelikbuyduran ile dinlenme taşı arasındaki taş bölgesinde).
Saat 10.01’de çantaları sırtımıza alarak yola devam ettik ve saat 10.37’de bir mola daha verildi (Filiz’in ayakkabısı açıldı).
Saat 10.48’de tekrar çantaları sırtımıza alarak yolculuğumuza devam ettik ve saat 11.55’te bir mola daha verdik.
Saat 12.08’de yolculuğumuza devam ettik ve yaklaşık saat 13.15’te Karayalak’a vardık.
Saat 13.40’ta traktöre binerek yolculuğumuza devam ettik
ve saat 14.12’de traktörden indik.
Sonrasında saat 14.40’ta servise bindik ve saat 15.32’de köy otogarına ulaştık. (Dönüş servisi 80₺ tuttu.) Eşyalarımızı otogarda bir odaya bıraktık ve ardından “Paşa Hamamı”na gittik. Kızlar ise “Hotel Nahita” adında bir otelde kişi başı 150₺ karşılığında duş aldı. Akşam yemeğini de “Damak Lahmacun”da yiyerek geziyi tamamladık.
Ulvi abinin lojistik desteği ve tüp, malzeme ücreti toplamda kişi başı 250tl’ye geldi. Gidiş geliş otobüs masrafları tek yön yaklaşık 400-500₺ tuttu.
Bu güzel gezi boyunca birçok zorlukla karşılaşsak da, doğanın güzelliklerini keşfetmek ve ekip olarak birlikte hareket etmek, bize asla unutamayacağımız harika anılar yaşamamıza vesile oldu.
2 yorum
İ.Burak Emmi · 15 Eylül 2023 02:10 tarihinde
Geçmiş olsun Alim…welcome to jungle 😀
BÜDAK 2023 Yaz Kampı 2 Faaliyet Raporu (26-31 Temmuz) – BÜDAK · 8 Eylül 2023 15:00 tarihinde
[…] (http://www.budak.boun.edu.tr/index.php/genel/budak-2023-yaz-kampi-faaliyet-raporu-20-25-haziran-1084…😉 […]